CHP Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, yargının siyasal baskılar altında çalıştığını ve sürecin hukuki değil, siyasi olduğunu savundu.
Başarır, Isparta Belediyesi'nin de benzer bir dosyada yer aldığını ancak buna rağmen yalnızca Mahiroğlu hakkında yakalama kararı çıkarılmasına dikkat çekerek, "Isparta Belediyesi de almış ama onun beyanıyla 21 yıllık bir kanalın sahibini yakalama kararı geliyor" ifadelerini kullandı. Ardından dosyanın zamanlamasını sorgulayan Başarır, “Baktık dosyaya, soruşturma tarihi 30 Ekim 2024. Allah aşkına, 30 Ekim’de Cafer Mahiroğlu’nun soruşturması vardı da neden dosyayı bugün açtınız?” diyerek sürecin siyasi saiklerle yürütüldüğünü öne sürdü.
Açıklamalarında Adalet Bakan Yardımcılığı ve HSK üyeliği dönemlerinde yargı kararlarıyla sıkça eleştirilen Akın Gürlek’i de hedef alan Başarır, “Akın Gürlek adındaki şahıs, bu ülkedeki siyasetçilere, gazetecilere, kanal sahiplerine, geldiği gün soruşturma numarası vermiş, ondan sonra onun altını doldurmak adına insanları tutuklayıp, etkin pişmanlıktan yararlandırıp iftira atmış” diyerek yargı mekanizmasının siyasallaştığını dile getirdi.
CHP’li vekilin en dikkat çeken iddialarından biri ise Halk TV soruşturmasında ifade veren Aziz İhsan Aktaş’a dair oldu. Aktaş’ın, Mahiroğlu’nun bir ihaleyi “almış olabileceğini düşündüğünü” ifade ettiğini aktaran Başarır, bu ihalenin aslında Aktaş tarafından alındığını söyledi. “Hatta bir şey daha söyleyeyim, İhsan Aktaş denen adam ‘ihaleyi almış olabildiğini düşünüyorum Halk TV sahibi Cafer Mahiroğlu’nun’ diyor ama dediği ihaleyi de kendisi almış” şeklindeki sözleri, dosyadaki çelişkileri ortaya koyduğu şeklinde yorumlandı.
Başarır, yaşananların Türkiye’de yargı bağımsızlığının geldiği noktayı gözler önüne serdiğini belirterek, “Ülke, hukuki ve adalet anlamında tam bir rezaleti yaşıyor. Ben ülkeme bunu yakıştıramıyorum. Eminim AK Parti milletvekilleri de aynaya baktıklarında bu durumu kendilerine ifade edemiyorlardır” dedi.
Muhalefet cephesi, söz konusu soruşturmanın basın özgürlüğüne ve muhalif seslere yönelik sistematik bir baskının parçası olduğunu savunurken, iktidar kanadından ise şu ana dek resmi bir açıklama yapılmadı.