ÇÜRÜMEK

Sabahın ilk saatlerinde sosyal medya da gezinirken 1911-1975 yıllarında yaşamış ve aldığı eğitiminden sonra yaşamı boyunca İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde ders vermiş ressam, yazar ve şair Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun "ÇÜRÜMEK" adlı şiirine rasgeldim.

Bugünü yani 2023 yılını düşündüm, üstadın o yıllarda yazdığı bu anlamlı şiiri, iç sıkıntısı, tamah, öfke, romantizm, geçmişe özlem, hayatın İzdüşümü, çürümüşlük şiiri ile o kadar güzel şimdiyi betimlemiş ki.

Dostlar; öncelikle şiiri paylaşmak istiyorum sizlerle. Sonra üzerine kelam ederiz.

ÇÜRÜMEK.

Her şey çürüyor canım kardeşim, bu dünyada.

Hatıralar bile. O hatıralar ki; kafatasından muhkem bir yerde saklıdırlar.

O hatıralar ki; tüyden hafif.

Gök mavisinden duru.

Etten kemikten uzaktırlar.

O hatıralar ki; Bambaşka bir zaman içre yaşar dururlar.

Gel demeden gelir.

Git demeden giderler.

Nur topu gibi açıldıkları olur bazan.

Sonra sızım sızım sızlarlar.

Her şey çözülüp gidiyor, bu dünya da.

Birbiri içinde,

Birbiri peşi sıra.

Bir tat dudakta.

Bir ses kulakta.

Sen toprakta çürürsün canım kardeşim.

Ben ayakta.

Çok anlamlı değil mi? Şiiri okurken benim aklıma, deprem felaketinde yitirdiğimiz canları, ölümü, geçmişe özlemi, hayatın anlamını veya anlamsızlığını anlatan olağanüstü bir şiir olarak yer etti. Anlamsızlık demişken birkaç gün önce Tarsus'ta yaşamış bir şair dostumuzun cenazesine katıldım, Ailesi ile sohbet ederken, dostumuz 11 ay önce Lenf kanserine yakalanmış ve o hastalık bir yıl bile dolmadan, tüm tedavilere karşın alıp götürmüş genç şair ve ressam dostumuzu. Yani bugün varız seneye ne oluruz bilinmezi bizlere öğretmesi gereken bir ölümlü vaka daha. Sahi dostlar hem yazar, hem şair, hem ressam olan ömrü boyunca Güzel Sanatlar Fakültesinde ders vermiş bir üstat neden böylesi karamsar, hatıratı, öğreti dolu, düşünmeyi önceleyen şiirler yazar ki? Aslında bizler yazar ve şairler sizlere hayatın bilinmezliklerini, çaresizliği, yarının bilinmezliğini yazmaya çalışıyoruz, kim bilir belki de muhkem olan farkındalığı. Yani dostlar; O tarihlerde de yaşamın her alanında çürümüşlük vardı, hep vardı! şimdi de var. Maddeye bağlı olduğumuz, (o ki şimdilerde bu mantalite kat be kat arttı,) sürece çürümüşlük kavramını yaşıyoruz, yaşayacağız. Baksanıza mutluluk nedir diye sorgular olduk gülümsemek olağanüstü bir durum artık. Bu manada; Tıpkı maddecilik gibi Makyavelizm de nasıl geçmiş tarihte doktrin olarak hayatımıza girmiş ve birileri tarafından toplumlara empoze edilmeye çalışılmış ve çalışılıyorsa; Sokrates doğruyu söylediği için zehirlenerek öldürülüyorsa, Kristof Kolomp, Macellan gibi dünyaya yön verenler yine hakikati söyledikleri için aforoz ediliyorsa, bizce üstadın "ÇÜRÜMEK" adlı şiirini de toplumsal anlamda eğitsel olarak algılamak gerekiyor. Oysa insanlık, İnsanoğlu sanatı, edebiyatı, doğanın İzdüşümünü özümseyerek bu değerlere sahip çıkarak çürümeden de yaşayabilirdi. Tabiat ana, yakamoz, sabahın seher yeli, günışığının vuslatı, güneşin doğuşunun ihtişamı, tinsel değerler, maneviyat paylaşmak, üretmek arzusu, hoşgörü, saflığı hatırlatan gülümseyen riyasız çocuk. Ama, hayır; el hak biz şiddeti, öfkeyi, süper egoyu seven, ölüm kavramını ölümlü hayat ya da yeryüzü değil de öldürmekle eşdeğer tutan insanoğluyuz. Habil-Kabil kardeşler olayı, Hitlerin çılgınlığı 2.Dünya savaşında ölen 50 milyon insan, hala devam eden savaşlar,800 milyon obez insan! Afrika da açlıktan ölen insanlar var iken, silah endüstrisine yılda harcanan 2 trilyon dolar. Pata küte geçen kısa bir ömür ıskalasına rağmen Öfke hitabet sanatıdır, diyen kim ne veriyorsa 5 TL fazla veririm diyerek bütçede kara delikler yaratan popülist politikacılar. Sahi dostlar; üstat Bedri Rahmi Eyüpoğlu.1900`lü yılların ortalarında "ÇÜRÜMEK" adlı şiirini neden bu kadar öngörüye geleceğe insanın ders almasına dair anlamlı ve dokunaklı bir şiir yazmış olabilir ki?