Kalp damarlarını korumanın önemini sık sık duyuyoruz; ancak çoğu zaman gözden kaçırdığımız bir gerçek var: Beyin de bir damar organıdır ve kalp için geçerli olan pek çok risk, aynı şekilde beyin için de geçerlidir. Prof. Dr. Aynur Özge’nin değerlendirmelerine göre damar sertliği yalnızca kalp krizi ya da felç riskini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda unutkanlık hastalıklarına giden yolu da sessizce açıyor. Beynin oksijen ihtiyacının karşılanmasını sağlayan damarlar zarar gördüğünde bellekten dikkate, planlamadan karar verme süreçlerine kadar birçok bilişsel işlev etkileniyor. Uzmanlara göre bu tablo, çoğu zaman “yaşlılık unutkanlığı” gibi algılansa da altında damar kaynaklı bilişsel bozulmalar yatabiliyor.
Beyni besleyen damarlar: Hafızanın görünmez koruyucuları
Beynin vücuttaki toplam oksijenin yaklaşık beşte birini kullandığını hatırlatan Prof. Dr. Özge, her bir düşüncenin, anının ve kelimenin bu damarların taşıdığı oksijen sayesinde mümkün olduğunu vurguluyor. Damar sertliği geliştiğinde damar duvarları kalınlaşıyor, esnekliğini kaybediyor ve beyin hücrelerinin ihtiyaç duyduğu kan akışı yavaşlıyor. Bu süreçte ortaya çıkan küçük pıhtılar veya mikroskopik tıkanıklıklar, çoğu kez kişinin fark etmeyeceği “sessiz inme” olaylarına dönüşebiliyor. Zamanla beyaz cevherde oluşan bu hasar, beynin bilgi aktarım yollarını zayıflatıyor. Hafızanın güçsüzleşmesi, dikkat sorunları ya da planlama güçlüğü gibi belirtiler ise bu sessiz hasarların ilk sinyallerini oluşturuyor.
Yeni kılavuzlar damar kaynaklı unutkanlığı daha erken tanımlıyor
Damar sertliğine bağlı bilişsel bozuklukların tanısında 2024 yılında yayımlanan VasCog-2 – WSO kriterleri önemli bir dönüm noktası olarak gösteriliyor. Bu yeni uluslararası standartlar, damar tipi demansın yalnızca klinik belirtilerle değil, gelişmiş MRI görüntüleme teknikleri ve biyobelirteç analizleriyle de değerlendirilmesini sağlıyor. Böylece erken dönemde ortaya çıkan hafif bozukluklar daha net ayırt edilebiliyor ve Alzheimer ile damar kaynaklı demansın karıştığı vakalar daha doğru sınıflandırılabiliyor. Uzmanlar, bu gelişmenin “unutkanlığın kaçınılmaz bir süreç olmadığı” gerçeğini güçlendirdiğini ifade ediyor.
Damar sağlığı beyin sağlığının temeli
Damar sertliğini önlemenin bellek kaybını da önlediğini belirten Prof. Dr. Özge, günlük yaşamda uygulanabilecek basit ama etkili adımlara dikkat çekiyor. Tansiyonun kontrol altında tutulması, kolesterol ve kan şekerinin dengelenmesi, düzenli egzersiz ve Akdeniz tipi beslenme alışkanlıklarının benimsenmesi hem kalp hem de beyin sağlığı açısından kritik önem taşıyor. Sigara ve aşırı alkol tüketiminin damar duvarlarında ciddi hasar bıraktığı bilinirken, 55 yaş sonrasında düzenli beyin görüntülemesi ve nörokognitif değerlendirmeler sessiz ilerleyen damar tıkanıklıklarının erken fark edilmesine yardımcı oluyor. Uzmanlara göre bugün atılan küçük adımlar, gelecekte hem demans riskini hem de kalp krizi ihtimalini önemli ölçüde azaltabilir.
Yaşlanmanın değil, damarların sessiz alarmı
Unutkanlığın her zaman bir bellek sorunu olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Özge, çoğu durumda asıl problemin beyne giden damarların zamanla daralması olduğunu belirtiyor. Beyni besleyen yollar açık kaldıkça hafıza da güçleniyor; bu nedenle kalp için yapılan her koruyucu adımın aynı zamanda beyne yapılan bir yatırım olduğunun altı çiziliyor. Uzmanlara göre dengeli yaşam alışkanlıkları, düzenli kontroller ve damar sağlığına gösterilen özen, bireylerin ilerleyen yaşlarda daha berrak bir zihinle yaşamalarını sağlayabilir.




