değiştir

İçimizden bir komut habire 'değiştir' diye bağırırken hiçbir şeyi değiştiremiyor oluşumuz, ekran karşısında yıldızlar gibi kayan rakamlara gözümüze far tutulmuş tavşanlar misali bakakalışımız, kıpırdayamaz hallerimiz var... Sürekli fena halde eleniyor oluşumuz, üstelik gülemiyor oluşumuz. Formatını bile bilemediğimiz bir yarışmada muhtemelen halimize gülenler olduğunu biliyorken, ne halt edeceğimizi bizim bilemeyişimiz çok garip... Sevgisizliği bu kadar uzun süre, inatla, ısrarla tercih eden bir toplumun başına ne gelebilirse o geliyor aslında da gel sen bunu yüreğine anlat, 'e çok normal' deyip köşene çekil. Köşene çekilmeyip köşeye döşensen ne yazar, alavere dalavere ile köşeleri kaç kez dönmüş köşegenler bayram yaparken!

Çocukken annenle baban arasındaki yokluk konuşmalarından, babanın öfkesinden, annenin çaresizliğinden ve bu nedenle paradan nefret ederken, tam da köşene çekilip torun torba sevme hayalleri, yurt dışı olamasa da gezip göremediğin ülke güzelliklerini sayıklarken, karşılaştığın şu hale bak. Tek konuşulan para, tek düşünülen bugün nasıl bitecek, yarın ne olacak düşüncesi. Çocuklarına bile hayallerinin çalındığından söz ettiren bir ülke! Gelecek korkusu yerini bugün korkusunu bırakmış, yaşanmakta, bu yüzden çok daha yakıcı, üstelik böylesi bir ilk. Sabah akşam sadece döviz kurlarının yükselişini aniden düşüp sonra yeniden yukarıya gidişini konuşarak yoksullaşmamamızı, biz yoksullaşırken birilerinin tomar tomar para istifleyişini canlı yayında izliyoruz.

Her birimiz cebi delik ekonomist kesilmişiz. 'Biri tutmuş, biri kesmiş, biri pişirmiş, biri yemiş, biri de hani bana hani bana demiş' diyen ekonomistler sınıfından ama.Bu kadar dolar/Euro/altın takip edip, siyaset takip edip, haksızlık hukuksuzluk takip edip de bir yandan işinizi gücünüzü yapacak sevgiszligi nasıl buluyorsunuz kendinizde. Kestane kebap fotoğrafları paylaşıp nasıl kandırabiliyorsunuz kendinizi mesela. Doğalgazlı evlerde, soba yok, kestane desen 100 lira, kestane yerine hayallerimiz çatlıyor, çıtırdıyor, yanıyorken içimizde...İçinden para geçmeyen cümleler kurulmadan konuşulmaması, havadan sudan bile bahsedilemeyişi, en az yaşadığımız berbat hayat kadar berbat. Ucuz lafların çalılarına takılmadan yazı yazmaya çalışmak bir azap... Sevgiyle Kalın. Esenlikte Yaşayın. Mustafa Mızrak / Gazeteci / Yazar