Ekmen, yazısını “Özelde İmralı kararı, genelde ise sürece dair soğukkanlı bir değerlendirme yapma niyetiyle” kaleme aldığını belirterek; Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı’ya gitme kararını, toplumun bu sürece bakışını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla sürece dair konuşmamasını ele aldı.
Yazıda öne çıkan tespitler şu şekilde:
İmralı’ya gidilmesini savunanlar
Bu sürecin bilindik düşünce ve duygu kalıplarıyla yürütülemeyeceğini, sürecin kendisine karar verdikten veyahut da süreci onayladıktan sonra birçok aşamada çok zor iklimlerle karşılaşılacağını, bu karşılaşmalarda cesaretle ama toplumu da doğru bilgilendirerek ve aydınlatarak adım atılması gerektiğini savundular.
AK Parti’nin penceresi
AK Parti sessiz bir şekilde olayı yönetmeye çalışsa da medyası aracılığıyla yaptığı iletişimde, Suriye’de toprak bütünlüğünün sağlanması için daha net ve açık mesajlara ihtiyaç duyulduğu, Öcalan’ın örgütü üzerindeki otoritesinin %100 olmadığı, örgütündeki zihinsel ve yapısal dönüşümleri yürütebilmesi için ziyaretin Öcalan’ın elini güçlendireceğini, böylelikle Öcalan ile devlet arasındaki mutabakatın da daha kolay hayata geçirilebileceğini ifade ettiler.
Farkında olunmadan geçilen eşik
Komisyon’a üye veren partilerden Öcalan’la görüşmeye kategorik olarak karşı çıkan bir parti olmadı. Fiziki ziyarete oy vermeyen partilerin neredeyse tamamı bir temsil heyeti yerine uzaktan bağlantı yoluyla Komisyon’un tümünün Öcalan ile görüşmesinin daha doğru olduğunu ifade ettiler. Yani “Öcalan tek taraflı rolünü oynamaya devam etsin, devlet kurumları dışında da kimse kendisiyle bir iletişim/muhataplık kurmasın” şeklinde bir tez hiçbir zaman gündeme gelmedi.
Toplumun bakış açısını değiştirmek mümkündü
Kent uzlaşısı dosyasının neticelendirilmesi, kayyum uygulamasından rücu edilmesi, hasta hükümlü tutuklarla ilgili adım atılması, iddianamelerin yazılması, KHK’larla ilgili birtakım geri dönüşlerin sağlanması, bazı AİHM ve AYM kararlarının uygulanması gibi adımlar toplumun bu karara bakış sürecini rahatlatırdı. Bütün öneriler yapılamayabilirdi, yapılmak istenmeyebilirdi ama bunlardan birkaçı yapılmış olsaydı şu kanaat çok net olarak topluma aktarılmış olurdu: “Bu süreç, sadece PKK, sadece Öcalan’ı ilgilendiren ve onlar için sonuç üretecek bir süreç değil. Bu süreç başarıyla tamamlandığında ülkenin hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi standardı yükselecek ve bütün vatandaşları kapsayan sonuçlar ortaya çıkacak.”
İktidar bu yönde adımlar atmak bir yana; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yapmış olduğu gözaltı, tutuklama, cezaevi nakil kararlarının, yazılmayan iddianamelerin ve uygulanmayan Anayasa Mahkemesi kararlarının süreç üzerinde nasıl bir stres yarattığını görmek istemedi. Keza bu girişimin ihtiyaç duyduğu yasal zemin mayıs veya haziran ayında yapılmış olsa ve şu ana kadar yüzlerce örgüt mensubu bu çağrıya icabet etmiş olsaydı İmralı’ya ziyarete toplumun bakış açısının değişebileceğini de ifade etmek mümkün olurdu.
AK Parti Genel Başkanı olarak Erdoğan
Sayın Erdoğan böyle bir ziyarete MİT Başkanlığı’nın hangi analiz ve ihtiyaçla uygunluk verdiğini anlatmalıydı. Parti genel başkanları bunun gerçekten bir maslahata tekabül edip etmediği konusunda kanaat oluşturup, tabanlarını da bilgilendirebilirdi. Oysa Erdoğan bu kritik kararda “işi Komisyon’a havale etmekle” yetindi. Erdoğan’ın almadığı riski muhalefet de almadı.
Liderleri bilgilendirme eksikliği
Birçok siyasi parti genel başkanının, böyle bir adım atılmasının gerekliliğinin farkında olduğuna dair çok sayıda beyanları kayıtlarda duruyor. Ancak sürece dair yönetim hataları, iktidarın tercih ettiği iletişim stratejisinin toplumu ikna etmemesi ve toplumda yükselen itirazlar bu sonucu doğurdu. CHP gibi Yeni Yol Grubu’nu oluşturan partilerin de karar alma mekanizmalarında toplumdan gelen güçlü itirazların daha etkili olduğu açıkça ortadadır.
Yaşananlardan gerekli dersleri çıkartıp ziyaretin sürece katması beklenen dinamizm ve adımlara odaklanma zamanı
Kriz yönetimi, esneklik, anlayış, tahammül, empati, yaratıcı seçenekler üretme kapasitesi süreçlerin en büyük cankurtaranıdır.
Her iki yönlü yapılacak eleştiri ve değerlendirmelerin veyahut da kullanılan cevap hakkının muhalefet içi dayanışma ihtiyacını gözetecek şekilde, sitem sınırları içerisinde yapılması gerektiği açıktır. Söylemde yaşanacak bir kırılmanın muhalefet seçmenin toplamı üzerinde yaratacağı etkiler hassasiyetle gözetilmelidir.
Yazısını kişisel bir not ile oylamada neden bulunmadığı eleştirilerine verdiği yanıtla sonlandıran Ekmen, “Oylamaya katılmamam ayrıca eleştiri konusu oldu. Bu vesileyle, toplantıda neden bulunmadığımı da açıklamak isterim. Almanya’nın Bonn şehrinde kurulan QAD Barış Araştırmaları Derneği tarafından 22 Kasım tarihinde düzenlenecek konferansa 2 ay önce katılma sözü vermiştim. Teknolojik imkânlar, dünyanın farklı yerlerinde bulunan insanların ‘aynı yerde bulunuyormuş’ gibi toplantılar yapmasına olanak tanıyor. Yeni Yol Grubu Komisyon Üyeleri gerekli tüm bilgilendirmeleri yaptıktan sonra, takdiri parti yetkili kurullarına ve Sayın Genel Başkanlara bıraktılar. Örgütlü siyasetin gereği budur. Aksi durum, sürdürülebilir bir siyasi tutum değildir” ifadelerini kullandı





