Ankara'da Emine Erdoğan'ın himayesinde Anadolu Medeniyetleri Müzesinde düzenlenen ve 35 parçalık koleksiyondan oluşan 'Anadoludakiler: Sof'un Zamansız Yolculuğu' sergisi açıldı. Açılışa, Emine Erdoğan'ın yanı sıra Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve eşi Özlem Kacır, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve eşi Pervin Ersoy, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un eşi Sevgi Kurtulmuş, Ankara Valisi Vasip Şahin ve eşi Şeyma Şahin, Kalkınma Ajansları Genel Müdürü Ahmet Şimşek, Ankara Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Duhan Kalkan, moda tasarımcıları, moda dergilerinin yayın yönetmenleri ve kadın giyim sektöründen firma temsilcileri katıldı. Programda konuşan Emine Erdoğan, sof kumaşın, Ankara'nın taşına, toprağına sinmiş bir hafıza, asırlara yayılmış bir kültür birikimi olduğunu belirtti. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ankara Valiliği, Ankara Kalkınma Ajansı ile Ankara El Sanatları ve Tasarım Merkezinin unutulmaya yüz tutmuş bu mirası büyük bir emekle hayata döndürdüğünü belirten Erdoğan, sof kumaşı müze vitrinlerinden çıkarıp, usta ellerle buluşturduklarını, medeniyete karşı takdire şayan bir vefa örneği gösterdiklerini söyledi.
'SOF KUMAŞI, ANKARA'NIN ALAMETİFARİKALARIDIR'
Küreselleşen dünyada, kültürel değerlerin bir bir gündelik yaşamdan silindiğine dikkat çeken Emine Erdoğan, tıpkı Ankara'nın bir zamanlar, dillere destan sof kumaşının ve her göreni kendine hayran bırakan tiftik keçilerinin önce nostaljiye, sonra hatırlanması bile mümkün olmayan, yitik birer hazineye dönüştüğünü vurguladı. Ankara'ya gelen seyyahların bu hayranlığı seyahatnamelerinde kaleme aldıklarını ve sof kumaşın zarafetini övmekle bitiremediklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Mesela, 1618'de Ankara'da bulunan Polonyalı bir seyyah, 'Buradaki şehir halkının hepsi sofçulukla uğraşır, iyi cins sof dünyanın her tarafına buradan dağılır.' diye yazmıştır. 1640'larda Ankara'ya gelen Evliya Çelebi, 'Bu kumaş Ankara'ya özgüdür, dünyanın hiçbir yerinde üretme olanağı yoktur. Kadın-erkek herkesin işi, tiftikten kumaş dokumaktır. Hatta, Ankara'dan eğrilmiş iplik alalım, Fransa'ya götürelim, tiftik kumaşı üretelim dediler, ama dokudukları şey yine sof olmadı.' diye ifade eder. Tarih boyunca, pek çok seyyah ve tüccarın uğrak yeri olan Ankara ve çevresinin üretim ve ticaret faaliyetleri, 300 yıl boyunca sof üretimi etrafında şekillenmiştir. Sof kumaşının desenlerindeki zevkiselim ve dokumasındaki ustalık, onu 16'ncı ve 17'nci yüzyıllarda, dünyaca tanınan bir kumaş haline getirmiştir. Bilhassa İngiltere, Hollanda ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde çok rağbet görmüş, seçkin çevrelerin ve kent kültürünün ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bunlar, sadece tarihi notlar değil, Ankara'nın yüzyıllar boyunca taşıdığı bir gururun kayıtlarıdır. Görüyoruz ki tiftik keçisi ve sof kumaşı, Ankara'nın alametifarikalarıdır. O nedenle bugün, dokuma tezgahlarında tekrar sof kumaşı dokumak, medeniyetimizin ruhunu, başarısını, kimliğini ve belleğini dokumak demektir."
'KUMAŞIN YÜZEYİNE DOKUNDUĞUNUZDA KÜLTÜR HARİTASINA DA DOKUNURSUNUZ'
Emine Erdoğan, dokumaların, kumaşların, hayat yolculuğunun eşlikçileri olduğunu, her başlangıç, her son ve her dönüm noktasının dokumalarla anlam bulduğunu söyledi. Kına gecesinden sünnet törenine kadar her geleneğin hikayesinin kumaşların diliyle anlatıldığını belirten Erdoğan, "Gelin duvakları yuva kurmanın bereketinin, dervişin sırtındaki hırka tevazu ve edebin, kaftan kudretin, öpüp başımıza koyduğumuz al bayrak aziz vatanın, seccadeler ise kutsalın lisanı olur. Bir kumaşın yüzeyine dokunduğunuzda, uzun bir medeniyet hikayesine ve büyük bir kültür haritasına da dokunursunuz" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, bu nedenle 2021'de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın destekleriyle, Türk Dokuma Atlası Projesini hayata geçirdiklerini anımsatarak, Selçuklu ve Osmanlı dönemi boyunca, dünyada 'Türk kumaşı' adıyla nam salmış, dokuma kültürünü oluşturan değerleri tek tek ele aldıklarını, 7 bölgedeki dokumaları araştırdıklarını, tespit ettiklerini kimliklendirdiklerini bildirdi.
'KÜLTÜREL MİRAS SAVUNUCULUĞU BİR VEFA BORCUDUR'
Emine Erdoğan, geçen yıl ayrıca Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla ‘Anadolu'dakiler Projesi’ni başlattıklarını da anımsatarak, şunları ifade etti:
"İstedik ki ilk dokumanın yapıldığı, ilk ekmeğin piştiği, ilk parşömenin üretildiği, ilk resmin çizildiği, ilk masalın anlatıldığı Anadolu'nun zenginliğini geleceğe aktaralım. Göbeklitepe'nin, Çatalhöyük'ün, Mezopotamya'nın, insanlığa bıraktığı ortak mirası ihya edelim. Çünkü, Anadolu, Hititlerden Romalılara, Selçuklulardan Osmanlılara kadar, pek çok medeniyete ev sahibi olmuş, kadim bir yurttur. O yüzden, bizler, medeniyetimizi oluşturan, her ilmeği, her rengi, her motifi, her zanaatı korumalı ve yaşatmalıyız. Kültürel miras savunuculuğu, hepimiz için bir misyon ve bir vefa borcudur. Yeri gelmişken, zanaatlarımızın ve geleneksel sanatlarımızın, bilhassa gençler için, tercih edilen birer kariyer seçeneği haline getirilmesi gerektiğini de ifade etmek isterim. Eğer, geleneksel olanı, ruhunu ve özünü koruyarak modern tasarımlarla yorumlarsak, inanıyorum ki gençler de bu sanatlara kayıtsız kalmayacaktır ve böylece, geleneksel sanatlarımız, yaşatılan birer miras haline gelebilecektir."
‘SOF, BAŞLI BAŞINA BİR ZARAFET ŞÖLENİ SUNUYOR’
Emine Erdoğan, tüm dünyada, yerel, otantik ve doğal ürünlere olan talebin günbegün arttığını, yavaş ve sürdürülebilir modaya yönelik büyüyen bir ilginin olduğunu söyledi. İnsanların artık gardıroplarını açtıklarında evladiyelik giysiler görmek istediğini, etik, doğa-dostu ve sürdürülebilir üretimi desteklediklerini belirten Emine Erdoğan, bunun hem sof kumaşın hem de tüm Anadolu dokumalarının, hak ettikleri ilgiyi yeniden kazanmaları için bir fırsat olduğuna işaret etti. Emine Erdoğan, "Sof, o kadar özel bir kumaş ki, ipeksi yapısıyla, başlı başına bir zarafet şöleni sunuyor. Ayrıca, yazın serin, kışın sıcak tutan yapısı, neme karşı dirençli olması ve kırışmaması gibi özellikleriyle öne çıkıyor. İz Ankara Tasarım ve El Sanatları Merkezimiz, halihazırda, sof kumaşından şal, fular ve erkek atkısı üretiyor. Ayrıca dantel, iğne oyası, keçe gibi geleneksel el sanatlarımızı sofla buluşturuyor" bilgisini paylaştı.
'BÜYÜK BİR TEKSTİL GÜCÜMÜZ VAR'
Emine Erdoğan, Türkiye’de güçlü bir tekstil sektörü ve yetenekli tasarımcılar bulunduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geleneksel sanatlarımızı birbiriyle konuşturmak ve çağın tasarım anlayışlarına cevap verir hale getirmek, gerçekten takdire şayandır. Bu noktada, moda tasarımcılarımıza ve tekstil sektörümüze de önemli bir sorumluluk düştüğü kanaatindeyim. Çünkü, bizim gerçekten hem çok yetenekli tasarımcılarımız hem de büyük bir tekstil gücümüz var. Dolayısıyla yeni bir açılım yapmak ve Anadolu’dan dünya markaları çıkarmak bir hayal değil, ulaşabileceğimiz bir hedeftir. Bu anlamda, Ankara sof kumaşı için atılan adımların, ilham verici olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte, medeniyetimizin kültür mirasını, evrensel kültür ile tanıştıracak, yeni projelerin yapılacağına yürekten inanıyorum."
BAKAN ERSOY: ANADOLU’DAN AVRUPA’YA UZANAN DEĞERLİ BİR TİCARET ÜRÜNÜ
Programda konuşan Bakan Ersoy ise “Hanımefendinin çok değerli destekleriyle sof kumaşın da yeniden dokunmaya başlaması, tarihimize, kültürümüze, medeniyetimize ve onun biricikliğini yansıtan eserlerine olan hassasiyetimizin bir göstergesidir. Ankara keçisinin tiftiğinden üretilen sof kumaş ise yazın serin, kışın sıcak tutarak, az buruşan ve sağlıklı yapısıyla özellikle giyim ve şal üretiminde tercih edilmiştir. Yumuşak dokusuna rağmen yüksek dayanıklılığı ve mevsimsel konforu sayesinde toplumun seçkin kesimleri tarafından rağbet görerek kültürel tarihimizde ayrıcalıklı bir yere sahip olmuştur. Bu özellikleri, sof kumaşı yalnızca gündelik bir kullanım malzemesi olmaktan çıkararak yüzyıllar boyunca Anadolu’dan Avrupa’ya uzanan değerli bir ticaret ürünü haline getirmiştir" ifadelerini kullandı.
BAKAN KACIR: SOF DOKUMA ATÖLYELERİ KURDUK
Bakan Kacır ise Anadolu’dakiler Projesi kapsamında, unutulmaya yüz tutmuş bir zenginliği daha gün yüzüne çıkarmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyleyerek, "Projemizin 'Beceri' teması altında yeniden dirilttiğimiz kültürel mirasımızın en nadide örneklerinden biri de Ankara'mızın değeri sof kumaşıdır. Bir zamanlar Ankara keçisinin tiftiğinden eğrilen iplikten dokunan sof kumaşı; Osmanlı Devleti'nin önemli bir ihracat kalemiydi. Osmanlı’nın iktisadi gücüne katkı sağlayan, şöhreti 16’ncı ve 17’nci asırlarda Avrupa’ya kadar ulaşan bir üründü. Bu kadim zanaatın yeniden hayat bulması, Ankara'nın tarihten gelen ekonomik kimliğine vefa borcumuz. Kadın emeğinin, yerel üretimin ve sürdürülebilir ekonominin desteklenmesi adına da çok kıymetli. Bu anlayışla, Anakara Kalkınma Ajansımız eliyle 91 milyon liranın üzerinde destek sağladığımız beş projeyle; sof kumaşın üretiminin yeniden canlandırılması, tanıtım ve pazarlama altyapısının güçlendirilmesi için adım attık. Kızılcahamam, Çamlıdere, Güdül, Altındağ ve Ayaş’ta sof dokuma atölyeleri kurduk” ifadelerini kullandı.
SOF KUMAŞTAN DİKİLEN KIYAFETLER DEFİLEDE SUNULDU
Emine Erdoğan, konuşmaların sonrasında sunuculuğunu Ebru Akel'in üstlendiği ve sof kumaştan 35 kıyafetin gösteriminin yer aldığı defileyi izledi. Defilenin son kıyafetini ise eski dünya güzeli ve oyuncu Azra Akın davetlilere sundu. Programda sonrasında, Emine Erdoğan ve davetliler fotoğraf çektirdi.




