HASRET

Hasret, dolaşırken böyle sevgi ülkesini ne aşklar ve ne sevdalar gördü ne ayrılıklar ve ne hicranlar gördü ne Mecnunlar ve ne Keremler gördü ne Leylalar ve ne Aslılar gördü. Ama işte Hasret bunların hepsini yaşadı, tattı. Her bir aşkla yeniden dirildi sanki ve her bir ayrılıkla incindi küçücük yüreği. Her kavuşmayla titredi ve her imkansız sevdanın acısıyla inledi. Zordu yolculuk ve uzundu. Belki de kalamamak bir yerde ve her kalışın sonunda yeni bir ayrılık yaşamak ve döndüğünde bulamamak en ağır olanıydı. Kimi zaman yaralanırdı bir arkadaşı bu uzun yolculukta, beklerdi dostunun yanında. Ümitler verirdi, gülümserdi. İyileşirse mutlu, uçarlardı başka bir kervanla ama ya yumarsa gözlerini hayata, işte zordu o zaman, artardı acısı, azalmazdı.

Dağlarında özlemin, fırtınasından ve yakan soğuğundan elemli sancılar aldı, masmavi denizlerin dipsiz kuyularından hüzünlü sitemler aldı. Şairlerden söz aldı. Ve ne aldıysa insana dair, hayata ve zamana dair, aşka ve sevdaya dair, ekledi ismine ve tüm aldıklarını sakladı ölesiye. Uçsuz bucaksız gökyüzünde salınırken özgürce, türküler söyledi, içli şarkılara eşlik etti. Her durağında yolculuğun başka baharlar yaşadı ve her baharda yeni dostlar buldu, yürekli dostlar, vefalı dostlar. İçli, kederli, sevinçli, dertli yüreklerdi. Sevdi, sevildi. Ve bir gün Hasret, uzaklarda, belki bir masal diyarında, efsaneler yurdunda hiç tatmadığı ve hiç yaşamadığı, şahit olup kendinde bulamadığı bir duygu buldu. Ayrılması kaçınılmaz bir iklimdi. Ve o gün Hasret bu topraklarda bu baharda onca aşka ve sevdaya şahit olmuşken şimdi kendisi bir sevdanın içindeydi. Ne güzeldi. Ne şirindi. En mahir bahçıvanların bahçelerinde ne güller görmüştü de kendi gördüğü güle benzetemedi. Esti, esridi, eridi. Aşk buysa sevindi. Sevdi.

Nasırlı elleriyle çocukların gözlerindeki ışık, ezik yürekleriyle anaların dudaklarındaki umut, oyalı yazmalarıyla gelinlerin duvağında gurbet, sevdasıyla yiğidin yüreğindeki türküdür bizim Hasret. Her bir iklim, her bir mevsim barındırdığı kokusuyla hasretin dolaştığı yerdir. Renklerin her bir çeşidini tüm tonlarıyla, toprağın kokusunu tutkuyla, her yağmuru muştuyla karşılar Hasret. Hasret göçmen kuşlar nasıl uçarlarsa, zamanı gelince uçtu beklenildiği yere. Hayat nasıl ve nerede kabul ederse düşünmeden ulaştı o yere. Her bir yolculuğunda adına türküler yakıldığını, maniler söylendiğini, ağıtlar, uzun havalar bestelendiğini gördü ve her bir öyküyü tüm benliği ile hissetti. Ama ismi hiç değişmedi hep hasret koktu hasret kaldı. Sevgiyle Kalın. Esenlikte Yaşayın. Mustafa Mızrak / Gazeteci / Yazar