HER ŞEYİ ÇÖZMEK İÇİN GİTMEK Mİ?

Son zamanlarda sık sık karşıma çıkıyor: 2027’de Ay’a yeniden insan inecekmiş. Hedef 2030’larda Mars. Mars’a gidilecekmiş. Uzay turizmi, koloniler, kıyafeti özel oksijenli mahalleler…

İnsan ister istemez düşünüyor: Peki biz nereye gideceğiz?
Ya da daha doğrusu: Gitmek gerçekten işe yarıyor mu?

Kulağa romantik geliyor çünkü. Her şeyi bırakıp gideceğim… Sıfırdan başlayacağım… Başka bir yerde, başka bir hayat kuracağım… Ama bazen insan nereye giderse gitsin, aynı kendini götürüyor yanında. Aynı kalp, aynı kafa, aynı alışkanlıklar. Yani aslında sadece coğrafya değişiyor. İçerisi aynı kalıyor.

Herkes gibi ben de zaman zaman düşünüyorum, gitsem mi diye. Sonra kendi kendime gülümsüyorum. Çünkü biliyorum: Mars’a gitsem de içimdeki yorgunluğu orada unutamam.
Bedenim yeni bir gezegene uyum sağlasa bile, kafam hâlâ burada olur. Buradaki eksik konuşmalar, tamamlanmamış duygular, ertelenmiş cesaretler... Onları Mars atmosferinde çözmek buradakinden daha kolay olmaz. Yeni bir dünya eski bir benle başlarsa, sadece manzara değişir. Duygular yerli yerinde kalır.

Ve sonra oturup derim ki:
“Benim derdim galiba Mars’la değil, kendimle.”

Son zamanlarda çevremde çok kişi "kaçmak" kelimesini kullanıyor. Bir şehirden, bir ilişkiden, bir sorumluluktan. Kaçmak istiyoruz çünkü yorulduk. Çünkü burada olmaktan bunaldık. Çünkü çok ses var ve içimiz hâlâ sessiz değil.

Ama belki de gitmek değil mesele.
Belki mesele, biraz durmak.
Belki ilk defa acele etmeden bakmak.
Kendimize, neyi neden istediğimize, neyi neden istemediğimize.
Belki sadece orada değil, burada da mümkün olan bir şey var: Huzur

Mars’a gidilecek elbet bir gün. Ama umarım önce kendimize uğrarız. Çünkü bence en uzak yol, insanın kendisine attığı adımdır.