Spor, üstünlük değil, dostluk ve saygı dilidir; kelimelerimiz bunu bozmasın…

Türkiye-Yunanistan basketbol maçında alınan galibiyet elbette gurur vericiydi. Sporcularımızın emeği, mücadelesi, teriyle hak ettiği bir zafer… Ancak sahada kazanılan bu güzel başarının anlatımında devletin resmi yayın organında görev yapan bir spikerin “denize döktük” ifadesi, zaferin değerini gölgeleyen bir söylem oldu.

Bir spor müsabakası, amacını böylesine nasıl kaybedebilir? Sporun özü, rekabeti centilmence yaşamak, sonucu ise rakibine saygı duyarak kabullenmektir. Bugün biz galip geliriz, yarın onlar. Sporun ruhunu oluşturan şey de bu karşılıklılıktır.

Şimdi bir an durup düşünelim: Eğer Yunanistan kazanmış olsaydı, onların spikeri veya basını aynı ifadelerle “denize döktük” deseydi ne hissederdik? Büyük ihtimalle en hafifinden “saygısızlık” diyecek, sporun bir savaş olmadığını hatırlatacaktık. Öyleyse biz de aynı yanlışa düşmemeliyiz.

Dahası, mesele yalnızca bir spikerin dil sürçmesi değil. Devletin resmi kurumu TRT’nin mikrofonundan bu tür sözler duyulursa, sokaktaki vatandaşın ağzından neler çıkmaz? Sporun birleştirici dili, böylece kutuplaştırıcı bir alana kaymaz mı?

Unutmayalım: Spor, milletlerin birbirine üstünlüğünü kanıtladığı bir cephe değil; dostluğu, barışı ve fair-play’i pekiştiren bir köprüdür. Basketbol sahasında, futbol sahasında, voleybol filelerinin önünde verilen mücadele, centilmenliğin ve kardeşliğin sahnesidir. Bu değerler kaybolduğunda, skorun hiçbir önemi kalmaz.

O yüzden “imam ve cemaat” meselesi tam da burada devreye giriyor. Devleti temsil eden kurumlar, toplumun önünde rol modeldir. Kullandıkları her kelime, sadece bir anlık heyecan değil, milyonların zihninde yer eden bir davranış biçimidir. Eğer spikerimiz sporun barış dilini değil, düşmanlık dilini seçerse, cemaatin yani halkın diline de o yansır.

Sonuçta, bir maçı kazandığımızda sevinelim, gururlanalım, alkışlayalım. Ama bunu karşımızdakini aşağılamadan, tarihi yaraları kaşımadan yapalım. Çünkü gerçek galibiyet, sadece skor tabelasında değil; fair-play ruhunda, rakibine duyduğun saygıda kazanılır.