Büyüklerimiz; tebdili mekanda ferahlık vardır derler ya, ayrıca sizlere "Mersin" adı olan her yerde olmaya gayret edeceğim dedim ya Maltepe de düzenlenen Mersin Memleket günleri vesilesi ile kalktım İstanbul 'a gittim. Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat diyenleri duyar gibiyim. Zaten anlatmakta, yazmakta tam bana göre. Aslında pek çok okurumuz İstanbul'u benden iyi bilir.
Ama ben gazeteci gözüyle sizlere taşı toprağı altın İstanbul'u yazacağım. Tabi kime göre neye göre taşı, toprağı altın orası muamma. Ama şunu yazabilirim; akıllı olan, iyi bir meslek sahibi olmuş, kendisini yetiştirmiş her insan İstanbul'un nimetlerinden yararlanabilir. Bir önceki yazımda Maltepe etkinlik alanında düzenlenen Mersin Memleket günlerini detayları dostları gözlemlerimi yazmıştım.
Ama bu kez sadece İstanbul'u yazmak belediyelere ve bizleri yönetenlere şehircilik anlamında gözlemlerimi iletmek istiyorum. Kısa seyahatimi sizlere anlatmaya nereden başlayayım. Bir kaşif edasıyla önemli şeyleri unutmayayım yeter. Aziz İstanbul'u anlatmaya şuradan başlamak istiyorum. Önce bir gazete haberi "bu ay itibariyle ülkemize 42 milyon turist geldi. Yıl sonuna kadar 50 milyon olması bekleniyor.' bir parantez elbette döviz kurunun cazibesi TL'nin değer yitirmesi ılıman bir iklim olan ülkemiz, pandemi sürecindeki psikoloji, gelen turist sayısına etken kapattık parantezi.
Ama şunu da belirtelim, bütün bunlar olmadan da zaten İstanbul'a 10 milyon turist geliyordu. Şimdilerde ise 15 milyon civarında olduğu ifade ediliyor. Neyse benim İstanbul maceram kaynamasın anlatmaya devam ediyorum. Hafta içi, ikindi saatleri uçuş saati geldi inanın abartmıyorum, ana baba günü uçak. El bagajını koyacak yer kalmamıştı durum o durum yani. Çok şükür sağ salim indik. Sabiha Gökçen Havalimanına. Valizimizi beklemeye başladık, beklerken birden önümde billboard dönüp duruyor. "Anın tadını çıkarmak isteyenleri Gaziantep'e davet ediyoruz". Durur muyum hemen fotoğrafını çekip sosyal medyada sayfamda paylaştım. Kendi kendime biraz kafanı dinle, bırak birkaç gün anı yaşa, relaks ol. Yok olmuyor etrafıma baktıkça bakıyorum ne var ne yok. İlginç bir şey bulabilir miyim sizlerle paylaşabilir miyim diye. Al işte Fatih Gaziantep burada da karşına çıktı. Fatma Şahin BBB. İmzalı bir duyuru daha dedim kendi kendime. Valizimi aldım, çıktım Havalimanından. İstanbul'u her yönüyle bildiğim söylenemez. Metro Kadıköy'e kadar gidiyormuş, bilmiyorum tabi. Havaş karşımda hemen beni görünce muavin yaklaştı neresi Kadıköy'e gideceğim dedim. Buyur ağabey dedi. Ücret ne kadar dedim. 47 TL. Meğer Metro Kadıköy'e gidiyormuş hem de İstanbulkart alırsan 8 TL.
Bu arada unutmadan buradaki yani Mersin Forum /Havaş kişi başı Adana'ya kadar gidiş ücreti 90 TL aldı ulaşım için. İstanbul'da bunları öğrendikten sonra yuh yani dedim. Bu ne ya. 45 kişi olsa otobüs kişi sayısı çarpı 90 TL. Oh valla. Hem de oda Mersin'den hareket ederken tıklım tıklım doluydu zaten.
Neyse yapacak bir şey yok sürekli İstanbul'a gelemediğim için bilemedim ama bana ders oldu tabiki.
Kadıköy'e vardık, kalacağım otel Maltepe'de nasıl giderim diye bir yabancı edasıyla soruyorum simitçi, milli piyangocu, temizlik görevlisi arkadaşlar herkes değişik şekilde yönlendirdi, en sonunda dolmuş ile gitmeye karar verdim. Aman Allah'ım maçta varmış, yollar zaten İstanbul trafiği.!
2 saatte vardık otele. Yani evden çıkış saati ile 11 saatte ulaştık kalacağım otele. Allah'tan etkinlik alanına yakındı otelimiz. Oradaki dostlarla, Mersin Memleket günleri ile ilintili bir önceki yazımda izlenimlerimi yazmıştım. Bir boşluk buldum, perşembe günü öğleden sonra önce vapurla Beşiktaş'a sonra istiklal caddesi namı diğer Beyoğlu'na geçtim yine çok kalabalık turist kaynıyor. Aldığım bilgiye göre hafta sonları 1 milyon insan geziyor istiklal caddesinde. Sanırım hafta içi daha az ama bu kez çok kalabalık gördüm Beyoğlu'nu. Taşı toprağı altın dedim ya inanın tüm mekanlar hafta içi olmasına karşın en az yarı yarıya doluydu. Bu arada balık tezgahlarına bakıyorum, Kadıköy'de hamsi 50 TL. Beyoğlu'nda 70 TL! Hayat pahalı ama parası olana ucuz! Yediklerimi anlatmayacağım söz. Ama burada kokoreç ve midye tava, midye dolma favori onu belirteyim. Ertesi gün yani cuma günü Maltepe etkinlik alanının hemen yanında bir boş yeşil alan gördüm. Sordum arkadaşlara; burası 10 dönümlük bir yer, mangal yapılması hariç, özellikle yazın gençler, aileler iğne atsan yere düşmeyen bir hal alıyormuş kıymetli bir dinlence alanı diye anlattılar. Hemen bizim kentin çalışkan şehreminisini, diğer ilçe belediye başkanlarını düşündüm. Neyse artık dönüş yolundayım, bazen çok kalabalık olsa da müthiş bir konfor ve zaman tasarrufu gerçekten metro. Gülsuyu durağında metrodan indim. Saat 22.30 civarı gözüme kestirdiğim bir döner salonu bir gün önce çok kalabalıktı adeta yer yoktu. Nispeten yoğunluk azalmıştı, o sayede boş masa bulabildim, sadece döner salonu ama belli ki bir marka değer olmuş. O saatte hala çoluklu, çocuklu aileler gelmeye devam ediyor, merak ettim garson arkadaşa kaça kadar açıksınız diye sordum saat 23.30 'a kadar efendim dedi. İstanbul'da marka olmuş o kadar çok mekan var ki. Aslında Mersin'de de namzet öyle firmalar var ki ülke çapında marka olmayı istemek gerek diye düşündüm. Megapol de hayat pahalı, ama parası olana ucuz. Artık dönüyorum. Metro Havaalanına kadar gidiyor, metrodan indim uçak biletimi almak üzere yürüyorum, yine bir billboard. Bu kez "Konya ya gelmek için bir uçak bilet almayı düşünmez misiniz?" Pardon bizim Mersin'de de bu tür turizm destinasyon çalışmaları yapıl(m)ıyormu dediniz? Anladım.