Sanayileşme, başka nedenlerin yanı sıra, insanlar zamana dakik bir şekilde uymaya ikna edilebildiği için başarılı oldu. Saatler, iş dizilerini verimli biçimde senkronize etmeyi mümkün kıldı. Hepimizin işi başından aşkın, hepimiz kendimizi ziyadesiyle meşgul ediyoruz. Bir çarkın dişlisine kapılmışız, baş döndüren soluksuz bırakan bir tempoda dönüyoruz. Hız tutarsızlığın maskesidir... Başka bir yere varmak istiyorsan iki kat hızlı koşmalısın. Bu çılgınca koşuya ayak uydurabilenler, diğerlerinin de geride kalmalarına izin vermiyor, onları da kendileriyle birlikte bir anafora katıp sürüklüyorlar. Herkes, herkesle rekabette. Hayatı bitimsiz bir koşu, bir yarış olarak kurguladığınızda yeterince hızlı davranamayanları kaybedenler kulübüne dahil etmiş oluruz. Onlar miskindir, depresiftir, tutunamayandır. Atılabilir, itlaf edilebilir varlıklardır. Sabırsızlık öfkeyle aynı mahallede oturur denir. Sabırsızlık biraz da buradan, kendimizden kaçma isteğimizden, kendimizi sürekli bir afyonla uyuşturma isteğimizden neşet ediyor. Çok meşgul olmak, modern dünyada insanın kendinden kaçma, ölümden ve hayattan saklanma stratejilerinden bir tanesi. Kendi ölümlülüğümüzle yüzleşmekten kaçıyoruz. Modern insanın en temel vasıflarından bir tanesi ölüme doğrudan bakamayışı. Şimdi o hız sarhoşluğu içinde kendi kırılganlığımızla ve incinebilirliğimizle karşılaşacağımız her mahalden kaçmaya gayret ediyoruz. Bazı zamanlar olur, sabır beklemekten ziyade dayanmayı vazife olarak yükler bize. Ümidin kandili sönmüştür, buhran zamanlarıdır. O zaman işte, derdin ve sızının içimizde bir vakit oturmasına, ağlamasına izin vermek gerekir. "Büyük insanın iki kalbi vardır, biri kanar öbürü dayanır. Tahammül etmek, başlangıçta zehir gibi acı gelecektir, ancak benliğine yerleşince, acıyı bal eylemek deyişinin bir hakikate işaret ettiği fark edilir. Sürekli ümit etmek, sürekli gayret ve çaba sarf etmek, çırpınmak ve bitap düşmek bir açıdan da huzursuz, azapta bir ruhun, bir obsesyonun tezahürüdür. Kesilmiş ümit, insanın çırpındıkça dolandığı bir ağdan azad edilmesi gibidir. Acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir. O zaman güzelliğin içinde bütün bunlara da iyi gelen bir düşünce olduğu görülür. O düşünceyi bir kere ellerine geçirmiş olanlar başlarına gelen bütün sevinçlerin ve acıların külfetine daha kolay katlanabilirler. Mutluluk tahammül ister. Onu da iyi anlamalı.

Tahammül ve tevekkül. Elemlerde bir gizli şefkat var gibidir. Şikayet etmeyenlere, kendilerini güler yüzle karşılayanlara karşı daha az zalim olurlar. Her şeyden vazgeçen her şeye malik olur. Marifet o anları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Sevgiyle Kalın. Esenlikte Yaşayın. Mustafa Mızrak / Gazeteci / Yazar