Deprem günümüzdeki bilgi birikimi ve teknolojik gelişmelerle, olacağı belirlenen, ancak ne zaman yaşanamayacağı bilinemeyen doğa olayıdır.
Ancak kendi başına afet değildir.
Kent planlaması ise; bir bölgenin iktisadi, toplumsal ve fiziksel yönden geleceğinin kurgulanmasına bağlı olarak o bölgede yer alan yerleşmelerin biçimlendirilmesine yönelik kestirim, öngörü ve tasarımları içeren çalışmalar bütünüdür.
Bu çalışmalardaki yanlışlıklar veya eksiklikler olası depremleri kentlerimizde afete dönüştüren en önemli etmenlerdir.
Her planlama eyleminde; bağımsız değişkenler / etkilenebilen ya da yönlendirilebilen bağımlı değişkenler / yeniden yaratılan istence bağlı değişkenler planın temel girdilerini oluştururlar.
Bu değişkenler, planlanan yerleşmenin, belirli bir zaman dilimindeki gelişiminin nasıl olacağı/olması gerektiği yolunda üretilen kararlar bütününü doğrudan etkilerler.
Aynı zaman diliminde, bu değişkenler nitelik değiştirebilirler.
Bu nedenle planlama sürekli bir eylemdir.
Deprem niteliği gereği, kent planlama çalışmalarındaki bağımsız değişkenler içinde yer alan girdilerdendir.
Zaten Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde "planların hazırlanması sürecinde planlanacak alanın ve yakın çevresinin jeolojik durumu, taşkın alanları, yer altı kaynakları, toprak yapısı gibi" analiz çalışmalarının yapılması öngörülmektedir.
Her yerleşmenin konumlandığı alanın yapısı gereği, hangi büyüklükte deprem riskiyle karşı karşıya olduğu belirlenebilmektedir.
Yerleşmeler için depremin en büyük etkisi sarsıntı sırasında açığa çıkan enerjinin büyüklüğüdür.
Bu etkiye karşı alınacak önlemler, depremin doğa olayı olmasının ötesine geçerek afete yol açıp açmayacağını belirleyecektir.