OYSA YERYÜZÜNDE SANAT, AŞK, EDEBİYAT, HÜMANİZM FELSEFESİ OLSAYDI TÜM KÖTÜLÜKLERDEN ARINIRDIK

Artık bunca felaketten sonra inanın bilmiyorum sevgili okurlar: yeryüzü, doğa, tabiat ana bizi affedecek mi? Hiç sanmıyorum. Zira hiçbir şeyden ders almayan bir canlı türü var önümüzde. Adı insanoğlu. Ama şurası kesin, seller, depremler, afetler, umarsızca yaşam biçimimiz bize gösterdi ki doğa ile yaptığımız savaşı kaybetmeliyiz. Sanatı, edebiyatı, aşkı, sevgiyi, ahlakı öncelemeliyiz, yorgun, kızgın ve derdini, kendini anlatamayan yeryüzünde. Elbette milyarlarca yaş almış yeryüzünde bizler öldükten sonra da devam edecek yaşam. Filmlere konu olan çorak, verimsiz robotik olarak mı? Öyle mi, yoksa nasıl? Bizim kuşakta hikaye şöyle başladı; iklim değişiyor, sanayi, üretim, hırs, para, mal, mülk çevre kirliliği, kirlenen denizler, akarsular. Bütün bunların getirdiği etkileşim. Eğer tabiat ile barışık olmazsak ozon tabakası delinecek, kışı yaz, yazı kış yaşayacağız, keza bu sorunlar ile ilintili buzullar erimeye devam ederse, Londra, 2050 yılında sular altında kalacak dedi uzmanlar. Ders aldık mı? Tabii ki hayır. Almadık, almayız. Böyle giderse almayacağız da. Doğrudur; Almanya gibi ülkeler 2030 yılında benzinli araçları piyasadan çekecekler, ama ya, dünya ülkeleri, ya çevreyi bu kadar hoyrat kullanan sayısız çevre protokolünü imzalayan ya da imzadan imtina eden, ya da ihlal eden gelişmekte olan ülkeler. Pekala ya Amerika, Çin, Rusya, Hindistan. Oysa dinginlik ile yaşam sürse, sadeliğin mütevazılığın, o nadide sanatın ihtişamı ile birleşse, edebiyat ile bütünleşse. Ütopya diyorsunuz değil mi sevgili dostlar? Haklısınız. 1.Dünya savaşını hatırlıyorum, ölen milyonları, 57.piyade alayındaki tüm askerlerin, kınalı kuzuların şehit oluşlarını,2.Dünya savaşında bir çılgın, bir deli adı olan Hitler yüzünden 60 milyon insanın öldüğünü hatırlıyorum ve hala yıl 2023; emperyalist ülkeler hem doğa ! hem de gariban ülkelerde bulunan altın, yeraltı kaynakları, yerüstü kaynaklarını ele geçirmek için elli takla atıyor, bizleri birbirimize düşürüyor, yılda 2.5 trilyon dolar silah endüstrisine para harcamamızın kurgusunu yapıyor ve bunu matbaanın 287 yıl sonra geldiği, cahil coğrafyalarda! keza Afrika'da başarı ile uygulamaya devam ediyor. Yıllarca hep bu ve benzer konuları yazdım, yazmaya devam ediyorum dünyada 800 milyon obez insan var, bir de 1 milyar aç insan. Afrika'da yaşayan çocuklar 5 saniyede bir açlıktan ölüyor. Ve sıkı durun dostlar; yeryüzündeki 8 (sekiz) milyarder kişi servetini harcasa Afrika'da aç, biçare insan kalmaz. Türkiye mi? Güzel ülkemde; 13 milyarderin serveti 44 milyon insanın gelirine eşit. Oysa sanat, edebiyat, aşk şiirleri, öyküler, romanlar, kişisel başarı hikayeleri, güneşin doğuşu yakamoz, mavilikle bütünleşen denizin dalgaları hayatımızda egemen olsa, yeryüzü cennet olacaktı. Olmaz mıydı dostlar. Tuhaf bir yeryüzünde yaşıyoruz vesselam. 2100 yılında nüfusu 9 milyar olacağı söylenen doğa ile yaptığımız savaşı kaybetmiş. Gelir dağılımı adaletsizliği, zenginliğin kibri tetiklediği bir yeryüzü, tavan yapmış, israf ve bütünbu olumsuz mantalite olmasa! mesut ve bahtiyar olacak yaşanası bir yeryüzü. Oysa biz /vur abalıya misali hayatı. Tabiatı hor kullanmaya, umarsız davranmaya devam ediyoruz, arının, kelebeğin, sincap ve papatyanın kıymetini bilmeden. Bile bile lades diyoruz, güce, egoya, yok oluşlara anlayacağınız. Oysa;1940'lı yıllarda Filozof Maslow bu düşünsel akımı betimlemiş demiş ki, Ey insanoğlu; 5 adet ihtiyaçlar hiyerarşisi var. "Mutlu,müreffeh, sevgi dolu olmak; azgın, kibirli, sevgi ve gelecek endişeli bireyler olmamak adına bunları uygula./uygulayınız" demiş. Ama yeryüzünde nerde böyle akıllı filozofları dinlemek, özümsemek. Onun yerine Sokrates gibi düşünürleri, doğruları söyleyenleri zehirlemiş yeryüzünü yönetenler. Maslow'un ihtiyaç hiyerarşisini dikkatle okuduğumuzda bunu net olarak görebiliyoruz.

1-Fizyolojik ihtiyaçlar.

2-Güvenlik ihtiyacı.

3-Sosyal ihtiyaçlar

4-Değer verilme/saygınlık ihtiyacı

5-Kendini gerçekleştirme.

Korkarım; 9 milyar nüfusa doğru pupa yelken giden yeryüzü Maslow'un bu doktrin anlayışını değil, pandemi, savaşlar ve yoksulluğun, açlığın adalesizliğin, kanser ve biçare durumlardan ötürü insanların ölmesini daha çok kurgulayan bir üst aklın varsıllığı, yani egemen anlayışı devam edecek. Öyle olmasa çikolata üreten firma ile kanser ilacını üreten firma aynı firma olur muydu? Sahi dostlar; bilim bu kadar ilerlemişken neden kanserden ölen insanların sayısı her geçen gün daha çok artıyor, artmakta. Oysa; yineleyelim Maslow teorisi, ihtiyaçlar hiyerarşisi yaşamda yeryüzünde uygulansa; sanat, edebiyat aşk, sevgi, hikayeleri olsa, kendini gerçekleştirme, şu üç günlük düttürü dünya da daha çok uygulanır hale bürünse topu topu 30 bin gün bile olmayan yaşam süremiz daha yaşanabilir sevgi, saygının ön plana geçtiği kötülük egoizm barındırmayan hümanizm dolu bir hayat olabilecekti.