Türkiye’nin bağımsız medya alanında en üretken isimlerinden biri olarak tanınan Hakan Tosun, gazeteciliğe genç yaşta adım atmış, mesleğini daima kamu yararı ve toplumsal sorumluluk bilinciyle yürütmüştü.
1975 yılında İstanbul’da doğan Tosun, yayıncılıkla ilk kez 1990’ların başında tanıştı. Türkiye’de özel radyoların yayına başladığı 1993 yılında teknik danışman olarak sektöre giren Tosun, kısa sürede medya sektörünün mutfağında yetişerek profesyonel bir yayıncı haline geldi.
Kariyerinin ilk yıllarında teknik roller üstlense de, haber ve belgesel üretimine duyduğu ilgi onu görsel anlatının merkezine taşıdı. 1998’de İzmir’e taşınarak çeşitli özel televizyon kanallarında haber montaj operatörü olarak çalışmaya başladı. Bu süreçte edindiği deneyim, ilerleyen yıllarda kendi belgesel dilini kurmasında önemli bir temel oluşturdu.
Belgesel Sinemasına Geçiş: Gerçeğin Peşinde Bir Kameraman
2000’li yılların ortasında televizyonculuğu arka plana alan Hakan Tosun, tüm enerjisini bağımsız belgesel sinemasına yöneltti. Kısa sürede kendine özgü bir tarz geliştiren Tosun, çalışmalarında genellikle ekoloji, çevre mücadeleleri, işçi direnişleri ve kent dönüşümü gibi toplumsal meseleleri ele aldı.
Onun belgeselleri yalnızca sinema salonlarında değil, meydanlarda, üniversitelerde ve çevre platformlarında da izleyici buldu. Toplumsal hafızayı canlı tutan ve görünmeyen mücadeleleri görünür kılan yapımlarıyla tanınan Tosun, sinema çevreleri tarafından “belgeselciliği bir vicdan eylemi haline getiren yönetmen” olarak anıldı.
Yönetmenliğini yaptığı önemli belgeseller arasında şunlar yer alıyor:
-
“Çatılara Doğru”
-
“Tekel İşçileri”
-
“Büyük Anadolu Yürüyüşü”
-
“Dönüşüm (Gentrification)”
-
“Validebağ Direnişi”
Bu yapımlar, Türkiye’de çevre ve emek mücadelesini belgesel sinema aracılığıyla kayda geçiren önemli tanıklıklar olarak değerlendiriliyor.
İlkeli Yayıncılığın Sembolü
Hakan Tosun, kariyeri boyunca hiçbir siyasi, ticari veya ideolojik yapı ile organik bağ kurmadı. Onu tanıyanlar, Tosun’u “dürüstlüğüyle örnek”, “etik değerlerine sıkı sıkıya bağlı” bir gazeteci olarak tanımlıyor.
Her projesinde bağımsızlığı esas alan Tosun, ticari kaygılardan uzak bir medya anlayışını benimsedi. Çalışmalarında yerel halkın sesi olmayı, doğrudan tanıklıklara yer vermeyi ve belgesel sinemayı bir “kamusal hafıza aracı” olarak kullanmayı hedefledi.
Toplumun farklı kesimlerinden insanlar üzerinde bıraktığı etki, onu yalnızca bir gazeteci değil, aynı zamanda bir tanıklık ve vicdan temsilcisi haline getirdi.
Saldırı: Esenyurt’ta Silahlı Bir Pusu
Bağımsız gazeteci Hakan Tosun, 10 Ekim 2025 gecesi İstanbul Esenyurt’ta kimliği belirsiz kişiler tarafından silahlı saldırıya uğradı. Annesini ziyarete gittiği sırada toplu taşımadan indikten sonra kaybolan Tosun, saatler sonra başından vurulmuş halde sokakta bulundu.
Olay yerine gelen ekipler tarafından Çam Sakura Şehir Hastanesi’ne kaldırılan Tosun’un yoğun bakımda tedavisi sürüyor. Sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenilirken, beyin fonksiyonlarında ağır hasar oluştuğu bildirildi.
Tosun’un kardeşi Öznur Tosun, yaptığı açıklamada vücudunda darp izine rastlanmadığını ancak baş ve ense bölgesinde ağır yaralar bulunduğunu belirtti. Olayın basit bir gasp ya da rastgele bir saldırı olmadığını vurgulayan aile, bunun “planlı bir suikast girişimi” olduğunu savundu.
“Vurucu hamle doğrudan yaşamına kast edecek şekildeydi,”
diyen Öznur Tosun, saldırganların yalnız olmadığını düşündüklerini ve tüm faillerin ortaya çıkarılmasını talep ettiklerini söyledi.





