Türkiye'nin son döneminde, gerek orman yangınları parçaları bina yangınlarıyla sarsıcı olaylarla karşılaşılıyor. Yaşanan bu felaketler, yalnızca kayıplara değil, doğaya ve toplumsal güvenlik algısına da büyük zarar veriyor. Yangınların sebepleri ne olursa olsun, alınması gereken önlemler ve yapılan ihmaller üzerine daha fazla düşünmemiz gereken bir dönemdeyiz.
Özellikle 20 Ocak'ta çıkan büyük bir otel yangını, yangın zafiyetlerimizi bir kez daha ortaya koydu. Yangın merdivenlerinin doğru tasarlanmaması ve denetim eksiklikleri, alevlerin kontrolsüz bir şekilde ilerlemesine neden oldu. Bu olay, ülkemizde yangın için yapılan müdahale ve denetimlerin hayati öneminin bir kez daha piyasaya sürülmesine neden oldu.
Orman yangınları ise doğayı ve ekosistemi derinden yaralıyor. Artan sıcaklıklar, kuraklık ve dikkatsizlik gibi etkenler ile başlayan bu yangınlar, doğal zenginliklerimizi tehdit ediyor. Her yanan ağaç, sadece bir bitki kaybı değil, aynı zamanda hayvanların yuvalarının, temiz havanın ve doğal dengenin yok olması demek.
Peki, bu felaketlerin önüne nasıl geçilebilir? Öncelikle bina güvenliğiyle ilgili düzenlemenin sıkılaştırılması ve daha kolay mücadele ekipmanlarının kullanılabilirliği artırılmalıdır. Ayrıca, orman ürünleri için hızlı verim değişimi ve verimlendirme kampanyalarının düzenlenmesi gerekir.
Yangınlar sadece bir acil krizler değildir. Bunlar, ihmallerimizin ve hazırlıksızlığımızın sonuçlarıdır. Eğer doğayı ve insan hayatını korumak istiyorsak, parlamadan önce ve sonrasında yapılması gerekenleri yerine getirmeliyiz. Ancak bu şekilde hem doğamızı hem de geleceğimizi güvence altına alabiliriz.