Bir ulusun kalbi, her 10 Kasım’da aynı anda durur. Çünkü biz, sadece bir lideri değil; bizi biz yapan aklı, vicdanı ve umudu hatırlarız.
Yarın sabah, yine aynı sessizlik çökecek bu ülkenin üstüne. Sirenler çalacak, hayat duracak, başlar eğilecek. Ve biz, yine Atatürk’ü anacağız.
Ama bir farkla... Her yıl biraz daha derin, biraz daha hüzünlü, biraz daha minnetle.
10 Kasım sadece bir yas günü değildir. 10 Kasım, unutmama günüdür.
Bir ulusun nasıl ayağa kalktığını, küllerinden nasıl doğduğunu hatırlama günüdür.
O sabah sirenler çalarken, aslında sadece bir insanı değil, bir fikri selamlarız: “Aklı ve bilimi rehber edinen” bir fikri.
Bugün 9 Kasım.
Yarın sabah o siren sesini duyduğumuzda, kimi gözyaşını tutamayacak, kimi gözlerini ufka dikecek. Ama hepimiz aynı anda aynı şeyi hissedeceğiz: “Keşke görseydi...”
Cumhuriyet’in 102. yılını, kadınların özgürce yürümesini, çocukların özgürce gülmesini…
Atatürk, bir anma günüyle değil; her gün yaşadığımız bir vicdanla vardır bu topraklarda.
Kimi zaman bir öğretmenin sınıfında, kimi zaman bir doktorun yemininde, kimi zaman da bir çocuğun defterine çizdiği mavi gözlerde.
Yarın, saat dokuzu beş geçe, yalnızca geçmişe değil, geleceğe de saygı duruşunda duracağız.
Çünkü O, hiçbir zaman sadece “geçmiş” olmadı.
O hala buradaydı, buradadır, burada olacak.