Bir fidan dikmek sadece toprağa değil geleceğe dokunmaktır. 11 Kasım, yeşeren umutların günü olmalı.
Kimi bayramlar coşkuyla kutlanır, kimileriyse sessizdir ama derindir. 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü de bunlardan biri. O gün, eline kazma kürek alan bir çocuğun, bir öğretmenin, bir köylünün, bir memurun kalbinde aynı heyecan vardır: toprağa can vermek.
Bir fidan dikmek, aslında bir cümle kurmaktır: “Ben bu ülkenin geleceğine inanıyorum.” Her kazma darbesi, iklimin hoyrat rüzgarlarına, betonun sessiz istilasına karşı bir başkaldırıdır. Çünkü ağaç dikmek yalnızca çevrecilik değildir; sorumluluktur, aidiyettir, umuttur.
Son yıllarda yaşadığımız yangınları, selleri, kuraklık haberlerini hatırlayın. Her felaketin ardından “keşke” dedik. İşte 11 Kasım, o “keşke”yi “iyi ki”ye çevirebileceğimiz nadir günlerden biri.
O yüzden fidan dikme törenlerini yalnızca sembolik bir etkinlik gibi görmeyelim. Her okulun, her kurumun, her bireyin kendi ağacı olmalı bu topraklarda. Çünkü ağaç, bize nefes olurken biz de ona anlam oluyoruz.
Belki bugün bir çam fidanı dikersiniz. Belki yıllar sonra oradan geçerken dallarında kuşlar öter, gölgesinde bir çocuk oynar. O an anlarsınız ki, aslında kendinizden bir parça bırakmışsınız dünyaya.
11 Kasım’da toprağa dokunun. Bir fidan dikin. Çünkü bazı izler, sadece yeşererek kalır.