Yazın kavurucu sessizliğinden sonra düşen ilk damla, yalnız toprağı değil, insanın içini de yeşertir Mersin’de.

Ekim’in ilk yağmuru, Mersin’in üzerine sessizce indi bu sabah. Tozla kaplı yapraklar parladı, nar dallarından toprağa bir huzur kokusu yayıldı. Yazın yakıcı güneşinden geriye kalan yorgunluk, o ilk damlayla sanki bir anda silindi.

Bu şehir, yağmuru sadece bir doğa olayı olarak yaşamaz. Her Ekim, Toroslar’dan denize kadar uzanan geniş bir nefes gibidir. Çiftçi için umut, balıkçı için bereket, çocuk için çamurdan mutluluktur bu mevsim. Şehirde yıllardır yaşayan biri olarak bilirim; Mersin’de yağmur, hayatın yeniden başladığı andır.

Sokaklarda aceleyle kaçışan insanlar değil artık, yağmura yüzünü dönenler vardır. Kimi kahvesini eline alır, kimi nar ağacının altına sığınır, kimi balkondan toprağın o keskin kokusunu içine çeker. Yağmur, bu şehirde insanı evine, kendine, köklerine çağırır.

Toprak çatlaklarını kapatırken biz de kendi eksiklerimizi tamamlarız. Ekim ayı Mersin’e yalnızca suyu değil, dinginliği, tazelenmeyi, beklemenin anlamını getirir. Yazın kalabalığından, tozundan arınan bu şehir, yağmurla birlikte yeniden doğar.

Belki de bu yüzden Mersin’de her Ekim, sadece mevsim değil, ruh hali değişir. Gökyüzü biraz daha ağır, kalpler biraz daha hafif olur. Çünkü biliriz ki her damla, yeni bir başlangıcın habercisidir.