İlişkiler, büyük vaatlerle başlar. İlk günlerde yatırım yapılır, ortaklık kurulur, bolca beklenti belirlenir. Romantizm tavan yapar, "Bu iş uzun vadeli gider" diye düşünülür. Ama sonra... Şirketin büyümesi durur. Toplantılar seyrekleşir. Raporlar ilgisizce geçiştirilir. Biri çıkıp "Biz hep aynı şeyleri yapıyoruz" dediğinde, işte o şirket iflasın eşiğine gelmiştir.

Çiftler ayrıldığında sıkça duyduğumuz cümlelerden biri "Biz birbirimize iyi geldik ama arkadaş olarak" olur. İşin duygusal departmanı küçültülür ama PR çalışmaları devam eder. Peki, bazı ilişkiler neden 50 yıl boyunca ayakta kalırken, bazıları 3 yılda iflas bayrağını çekiyor?

İstatistikler Diyor Ki: Kriz Dönemleri Var

Bilim insanları ilişkilerin belirli dönemlerde kritik eşiklerden geçtiğini söylüyor:

  • 3. yıl krizi: Başlangıçta büyük projelerle açılan ilişki, bu noktada durağanlaşır. Mesajlar kısalır, içerik azalır, yatırım düşer. "Ne yapıyorsun?" en sık kullanılan cümle haline gelir ve finansal anlamda "Bu şirket batıyor mu?" sorusunun aşk versiyonu gündeme gelir: "Biz nereye gidiyoruz?"

  • 7. yıl sendromu: İnsan psikolojisinde bu dönem, hayatın birçok alanında değişim isteğinin arttığı evredir. Yani CEO "Bütün kariyerimi bu şirkette mi geçireceğim?" diye sorgularken, aşık olan birey de "Hayatımın geri kalanını bu insanla mı geçireceğim?" diye düşünmeye başlar. Ve işte o an yeni fırsatları değerlendirme(!) isteği doğar.

  • 10 yıl sonrası: Şirket artık oturmuş, riskler azalınca bazı çalışanlar heyecanını kaybetmiştir. "O artık benim en iyi arkadaşım" evresi yaşanır. Burada bazıları istikrarı ve ilişkinin ulaştığı benzersiz seviyeyi kutlar, bazıları ise farklı yatırım alanlarına(!) yönelir.

Başarılı İlişkiler Nasıl Yönetilir?

Peki krizleri atlatan çiftler nasıl başarıyor? Onlar ilişkiyi yönetilmesi gereken bir süreç olarak görüyor. Yani "doğru kişiyi bulduk" diye her şeyin kendi kendine mükemmel gitmesini beklemiyorlar.

  • "Aşk biterse ilişki biter" efsanesi: Aşk, çalışan motivasyonu gibidir. Sürekli aynı şartlarda çalıştırırsanız verim düşer. Yeni teşviklere, projelere, yatırımlara ihtiyaç vardır.

  • "Beni böyle kabul etmeli" efsanesi: Kimse şirketine "Ben artık gelişmiyorum, böyle idare edin" diyen bir çalışan istemez. Kişisel gelişim, ilişkilerde de zorunlu bir yatırımdır.

  • "İlişkiyi büyütmek için büyük jestler lazım" efsanesi: Büyük PR kampanyaları değil, günlük operasyonlar şirketleri ayakta tutar. Sabah bir kahve getirmek, sorumluluk paylaşmak, birlikte küçük ama anlamlı anlar yaratmak...

Çeyrek Dönem Toplantıları ve Yatırım Planları

İş dünyasında bir şirketin hayatta kalması için periyodik olarak durum değerlendirmesi yapması gerekir. Neler iyi gidiyor? Neleri değiştirebiliriz? Çiftler de bu yöntemi benimsemeli.

  • Çeyrek yıl toplantıları: "Son üç ayda ilişkimize ne kattık? Ne eksildi?" diye gözden geçirmek faydalı olabilir.

  • Yıllık hedef belirleme: Bu yıl birbirimize daha çok zaman ayırabilecek miyiz? İletişimimizi geliştirmek için ne yapmalıyız? İş hayatında hedef koyuyorsak, ilişkide neden yapmayalım?

  • Geri bildirim kültürü: Şirketlerde olduğu gibi "Başkaları değil, biz ne düşünüyoruz?" diyerek, hissettiklerini paylaşabilmek önemli.

SONUÇ: Şirketi Kapatmak mı, Krizi Yönetmek mi?

Başarılı şirketler, kriz dönemlerini yönetmeyi bilenlerdir. İlişkiler de aynı şekilde... Ya "Bu iş burada bitti" diyerek kapıyı çarpıp çıkarsınız ya da iş modelinizi güncelleyip aşkı sürdürülebilir hale getirirsiniz.

Ama unutmayın: Her yeni ilişki, önceki ilişkide öğrenmediğiniz dersin tekrarıdır. O yüzden yenisine başlamadan önce eskisini neden kaybettiğinizi anlamakta fayda var.

Çünkü aşk bitmeye mahkum bir şey değil; yönetilmesi gereken bir şirket gibi ele alınması gereken bir süreç olabilir.