GÜNDEM

Günay: 'İstanbul Sözleşmesi, ölüm kalım meselesidir'

Günay: 'İstanbul Sözleşmesi, ölüm kalım meselesidir'

Özel Haber - Mehmet Çetin

Cumhurbaşkanı Kararnamesi'yle birlikte İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı alındığından beri Mersin Barosu kararın geri çekilmesi adına sürekli mücadele vermekte olup, davalara katılmakta. Verilen mücadele ve İstanbul Sözleşmesi'nin gelindiği son nokta hakkında gazetemize bilgilendirmelerde bulunan Mersin Barosu Kadın Hakları Başkanı Av. Arzu Günay, "Mersin Barosu olarak İstanbul Sözleşmesi'nden bir Cumhurbaşkanı Kararı ile çekilmenin hukuka aykırı olduğunu, kararın yayınlandığı günden bu yana dile getiriyoruz. Bu sebeple Danıştay 10.Dairede İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararının iptali için dava açtık ve Baro başkanımız Av.Gazi Özdemir, Baro Kadın Hakları Merkez Başkanı Av. Arzu Günay, yönetim kurulu üyelerimiz ve birçok avukatımızın katılımı ile danıştaydaki duruşmaya katılım sağladık. İstanbul Sözleşmesi'nden hiçbir gerekçe sunmadan çıkıldığını belirten Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle Danıştay 10. Dairede görülen davaların esastan görüşüldüğü 23 Haziran tarihli dördüncü duruşma günü bir kere daha birçok baro, kadın örgütü, kadınlar, LGBTİ+lar, eşit yurttaşlar olarak demokratik hukuk devletinde yaşamak isteyenler bir aradaydı" ifadelerine yer verdi.

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN KADINA KARŞI SUÇLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİ TÜM YÖNLERİYLE AÇIKLADIK"

İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmanın yanlış olduğu vurgusunu yapan Günay, konuyla ilgili olarak katıldıkları dava ve duruşmalara değinerek, "Danıştay tarihindeki en kitlesel duruşmada söz alan biz avukat ve hukukçular olarak, Sözleşme'den çekilmenin hukuksuzluğunu tüm açıklığı ile anlatmanın yanı sıra, insan hakları hukuku dersi niteliğinde savunma yaptık. Sözleşme'den çıkılmasının sosyal, siyasal sonuçlarına işaret ettiler ve kadına karşı suçlar üzerindeki etkilerini tüm yönleriyle açıkladık. Kararın dayandırıldığı uluslararası sözleşmelerini sonlandırma yetkisini düzenleyen 9. Sayılı Cumhurbaşkanı kararında kastedilen uluslararası sözleşmelerin temel insan hakları ile ilgili değil, ticari ve sair konulardaki anlaşmalar olduğunu belirterek; Cumhurbaşkanı 9 nolu kararıyla kendisine spor müsabakaları anlaşmaları, ekonomik anlaşmalar yapma veya bunlardan çıkma yetkisi vermiştir, tek kişi bu tür anlaşmalardan çıkabilir ya da imzalayabilir, ama İstanbul Sözleşmesi kadınların şiddetsiz hayat hakları ile ilgilidir, Temel insan hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelerden Anayasa gereği bir kişinin kararı ile çıkılamaz görüşünün altını kalınca çizdik" sözlerini kullandı.

"BÖYLE MÜHİM BİR KONUDA TEK KİŞİNİN KARARI YETERLİ OLMAMALI"

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin sadece Cumhurbaşkanı kararıyla olmaması gerektiğini, meclis onayının olması gerektiğini ifade eden Günay, "Meclis'in iradesi tek kişiye devredilemez. Meclis'te yasa ile kabul edilen ve Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca yasaları bile yürürlükten kaldırma özelliği olan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerden tek kişilik kararlar ile çıkılamaz. Hatırlarsanız, Cumhurbaşkanı Kararı'nı takiben İletişim Başkanlığı'nın yaptığı yazılı açıklamada, çekilme gerekçesi olarak, İstanbul Sözleşmesi'nin, 'Türkiye'nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmesi' belirtilmişti. Bu çekilme kararı ve böylesi bir gerekçe hukuki olarak da siyasi olarak da kabul edilemez. Bunları kabul etmek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi (CEDAW), çocuk hakları ile ilgili Lanzarote Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel insan haklarının tek kişinin keyfine terk edilmesi demektir" ifadelerine yer verdi.

"YAŞAMA DEVAM ETMEK İSTEYENLER OLARAK KARARA KARŞI DANIŞTAYDAYDIK"

Günay, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin faillere cesaret verdiğini söyleyerek, "İlk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi ile medeniyete katkı sunan bu ülkenin yurttaşları olarak gurur duyduk. Şimdi de uluslararası saygınlığa sahip bir ülkenin yurttaşları olarak, yaşama devam etmek isteyenler olarak Danıştaydaydık. Hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçtiğini gösteren bir karar bekliyoruz. Cumhurbaşkanı kararı kadınların yaşamına, eşitlik bilincine, demokrasiye, adalete ve eril şiddetle mücadeleye ağır bir darbe indirdi. Hukuksuz kararın yargı erki üzerindeki olumsuz baskısını Pınar Gültekin kararında gördük. Faile yine erkeklik indirimi verildi. Suça yardım ve yataklık edenler kayırıldı. Dava süresince, yaşam hakkı ihlal edilen kadının yaşam tarzı sorgulandı. İstanbul Sözleşmesi hükümlerince ortadan kaldırılması gereken yanlış alışkanlıkların, davanın sürecine egemen olduğu görüldü; sonuç da şiddetle mücadele ilkelerine ve İstanbul Sözleşmesi'ne muhalif, toplum vicdanını yaralayan adaleti öldüren bir karar oldu ne yazık ki" diye ekledi.

"ADALETİN SAĞLANMASI İÇİN TÜM KADINLAR SONUNA KADAR MÜCADELE EDİLECEKTİR"

"Hukuksuz çekilme kararının iptali istemiyle açılan davaların esastan görüşüldüğü duruşmalar sürecine rastlayan Pınar Gültekin kararı, aynı zamanda şiddetle mücadele için TCK değişiklikleri sonrası verilen ilk kararlardan birisi olma özelliğine sahip" diyen Günay, sözleşmeden çekilmekle beraber faillerin cezalandırılmasında iyileşme kararlarının artığını belirterek, "Eril şiddetle mücadele şiddetin önlenmesi ancak mağdurun korunması, failin etkin kovuşturulması ve şiddeti durdurmak için bütüncül politikalar geliştirilmesiyle mümkün. Sanık Cemal Metin Avcıya verilen ödül gibi cezanın ve delil karartan, yardım ve yataklık eden aile üyelerine verilen beraat kararının üst mahkeme süreçlerinde bozularak adaletin sağlanması için tüm kadınlar sonuna kadar mücadele edilecektir. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin hukuksuzluğuna dair Danıştay'da açılmış olan 200'den fazla davanın takipçisiyiz çünkü bu dava bizim için bir hayat memat meselesi - gerçek anlamda bir ölüm kalım sorunu" şeklinde konuştu.

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN, HAKLARIMIZDAN VE HAYATLARIMIZDAN VAZGEÇMİYORUZ"

Danıştay'ın bu davada vereceği karar elbette ki cinskırım boyutuna varmış olan kadına karşı şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için kritik önemde. Aynı zamanda, Türkiye'de kendini üstün görenlerin hukukunun mu, hukukun üstünlüğünün mü hakim olacağına dair de belirleyici olacak. Üzerimize düşen tarihi sorumluluğu yerine getirmek için 28 Nisan, 7 Haziran, 14 Haziran ve 23 Haziran'da ki duruşmalarda Danıştaydaydık. Danıştay hakimlerine de üzerlerindeki tarihi sorumluluğu hatırlattık. Duruşma sonunda Danıştay Savcısı, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili Erdoğan'ın kararının iptali talebini yineledi. Heyet başkanı, kararın adli tatil öncesi açıklanacağını bildirdi. Eril şiddetle mücadele için bütüncül politikalar geliştirilmesini gerektiren İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyor Danıştay tarafından hukuksuz çekilme kararının iptal edilmesini istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi'nden, haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz" sözlerine yer verdi.