Hemen hemen her köşe yazımda; on beş yılı aşkın süredir CHP'li bir belediye olan, yıllarca rektörlük yapan, sonrasında Büyükşehir belediye başkanı olan sanatçı/heykeltıraş Yılmaz Büyükerşen hocanın yönettiği Eskişehir'den bahsederim. Elbette; yine pek çok yazımda İstanbul, İzmir, Ankara, Gaziantep, Kayseri, Konya, Şanlıurfa, Malatya, Kapadokya, Alanya'dan da gözlem ve izlenimlerimi sizlerle paylaşırım. Ama bu kez yine sizlere Eskişehir'den "özel" olarak söz etmek istiyorum. Geçtiğimiz gün uluslararası bir şirket tarafından araştırma yapıldı. Dünyadaki 430 şehirden en güvenlikli ve yaşanabilir şehirler hangileri diye? Eskişehir ilk 10'da. Ankara,250'lerde sonra İstanbul geliyor. Türkiye'den sadece 3 kentimiz 430 şehir arasına girmiş. 321 kilometre sahil şeridi, 300 gün güneş gören Mersin yok. Bu arada 10 milyon turist gelen Antalya'da 1990 yılında faaliyete geçen Antalya Tanıtım Vakfı var ama, yıl 2023 yılı Mersin'in Tanıtım Vakfı hala yok. Mersinimize dönecek olursak, yine geçtiğimiz yıllarda kentler arasında yapılan bilimsel çalışmalarda 1990'lı yıllarda "sosyal gelişmişlik" sıralamasında ilk 5'te Mersin. 2017 yılı ve sonrasında, ise gerilemiş 24-25'e yerleşmiş. Hep şunu yazdım, köşemde. Sayın Vahap Seçer ve ilçe belediye başkanları ne kadar çok yaşamsal ve güvenilir şehir olma çıtasını yükseltirlerse, ne kadar çok Mersin'in sosyal gelişmişlik seviyesi artarsa o kadar kıymetli ve başarılı sayılırlar. Bu tespit seçmen gözünde de böyle. Bu anlamda Şubat ayından itibaren özellikle merkez ilçe belediyeleri yani Akdeniz Toroslar, Yenişehir, Mezitli ve Tarsus olmak üzere köşemde yazacağım zira görev sürelerinin 4 yılı bitiyor mart ayı sonuna kadar bütün yaptıkları çalışmaları olumlu, olumsuz şekliyle belediyelerin Büyükşehir Belediyesi ile final olmak üzere performanslarını tek tek köşemde yazacağım. Ama şimdilerde eleştiri hakkım saklı kalmak şartıyla; güzellikler manzumesini, gözlemlerimi yazmak isterim. İster seçimler yaklaşıyor deyin ister rekabet, ister başka bir şey kentimizde güzel şeyler oluyor, bunları objektif olarak yazmam hakikat gazeteciliği anlamında boynumun borcu. Yine yeri gelince yazarım, ama özellikle son aylarda gittiğim, gördüğüm, okuduğum etkinlikler silsilesi "sosyal gelişmişlik" boyutunda kentli olma bilinci ve kentin geleceği adına beni umutlandırdı. Karaduvar Balık Festivali, Tarsus incir Festivali, Üzüm şenliği, Uluslararası Tarsus Festivali, Narenciye Festivali, Mut Ot Festivali, özellikle turizm bölgelerinden geçerek yapılan Yarı maraton koşuları, ilki düzenlenen 3 gün süren Edebiyat Festivali, Akdeniz Belediyesinin Uray caddesinde açtığı Akdeniz Sanat Galerisinin açılışı, Yenişehir de Ahmet Yeşil sanat galerisi, Mezitli'de uzun zamandır olmayan Kültür Merkezinin açılması, Tiyatro etkinlikleri (hala sinema yok Mezitli'de, ayrı bir yazı konusu) Büyükşehir'in hizmete açtığı 24 saat açık gençlere yönelik denize nazır 12 bin kitabın bulunduğu, 26 bin e-kitaba erişim imkanının olduğu çay simit, çorba ikram edilen okuma salonu, Mersin Üniversitesi Çiftlik köy Kampüsünde bulunan vize, final ve bütünleme sınav haftalarında okuyan gençlere 24 saat açık çay ve simit ikramı olan Merkez kütüphanesi, Büyükşehir'in üniversite öğrencilerine ve halka sabahın erken saatlerinde ikram ettiği çorba,6 TL ye 3 çeşit yemek, eski otogarın yerine 120 kişilik yurt merkezinin açılması, Toroslar /Halkkent'te yine Büyükşehir'in açtığı sosyal merkez, Atamızın 1918 de gizlice geldiği Karamancılar Konağı için güzel düşünceleri sayın Seçer'in Meclis'te dillendirmesi. Akdeniz Belediyesinin açtığı Yılmaz Güney olimpik havuzu, gençlik merkezi, bugün açılacak olan Büyükşehir'in yaptığı Kent meydanı ve otopark bir parantez otopark ücretini ve Belediye personeline araba tahdidi konusunu sonraki yazılarımda yazacağım. Kapattım parantezi. Yarın; Büyükşehir'in festivaller şehri yaklaşımı ile Tarsus Pirömerli'de başlayacak Nergis Festivali, ayın 25'inde verilecek olan Şinasi Develi Kent ödülü, İçel Sanat Kulübünde; Mersin Üniversitesinin pırıl pırıl konservatuvar öğrencilerinin yetenekleri ile sundukları bir haftada iki kez dinlediğimiz J. S. BACH solo konseri, Anamur, Silifke de yine yetersiz olsa da Muz ve Çileğin tanıtıldığı festivaller. Yenişehir'de enerjinin kıymeti, öngörüler adında yapılan çalıştay ve toplantı. Akdeniz Belediyesinin Önümüzdeki Nisan ayında planladığı Kesme Gül Festivali. Otobüslerle denizi görmeyen anne ve çocuklarına gezi organizasyonu, kazanlı ve Karacailyas'ta spor merkezli spor sahaları.
Dedim ya elbette yaklaşan genel seçimlerinde etkisi ile yeni stratejik çalışmalar bütünselliğinde belediyeler arası rekabet olsa gerek, ama bu rekabette Mersin kazanıyor bu kesin. Elbette son 4 yıldır kentin ulusal ve uluslararası anlamda sosyal gelişmişlik ve tanınırlık adına güzel çalışmalar oluyor, yapılıyor. Tabi ilk sıralara yeniden yerleşebilmek için daha çok şey yapılması gerekiyor. Örneğin Akdeniz Belediyesi sınırlarında bulunan bizzat benim yaptığım TV programımda söz verilen tarihi eser İngiliz Yağ Fabrikasının Sanayi Müzesi olması, Azakhan'ın artık aslına uygun bir destinasyona dönüşmesi, eski Mersin evlerinin restorasyonu, Soli Pompeipolis antik kentin bir an önce turizm rotası olması, göç ile gelen en az 50 mahallenin aidiyet duygusunun gelişmesi; bu arada MTSO başkanı sayın Kızıltan'ın gazetelerde bir beyanatını okudum, göçü kontrol altında tuttuk diyor sayın oda başkanı. Güleyim mi, ağlayayım mı bilmiyorum. Ama sayın Kızıltan; 5 yol civarı, Yeni mahalle, Silifke caddesini yürüyerek hiç dolaşmamış sanırım, dolaşmış olsa göçü kontrol altına aldık demezdi. Neyse hakikat gazeteciliği adına kentimizde güzel şeyler oluyor, ama yapacak çok şey var, örneğin 321 km sahil şeridi olan bir kentin balık hali, deniz taksisi hala yok 600 bin ton limon üretimi ile ülke birinci olan nadide kentimizde bir limon müzesi hala yok. Aslında sayın Seçer ve sayın Gültak küçük dokunuşlarla kent merkezinde çok daha fazla güzel şeyler yapabilirler, örneğin ayrı partinin belediye başkanı olsalar da keşke Akdeniz Sanat Galesine sayın Seçer, Edebiyat festivaline sayın Gültak iştirak etseydi. Hayal işte...