Pişmanlık geçmiş suçlara yönelik bir duygu olarak düşünüldüğünde hafıza ile ilişkisi üzerine ne söyleyebiliriz, kolektif suçlara karşı duyulan ortak pişmanlığın dünyanın daha iyi bir yer olmasında payı vardır. Son pişmanlık fayda etmez" derler, öyle midir gerçekten, hatalarımız karşısında hissettiğimiz bu duygunun insanın yaşamında bir karşılığı yok mudur, "suç"u işleyen geri dönüp baktığında, onunla yüzleşme çabasına girdiğinde, pişmanlık duygusunun etkisi hisseder. Duyguları sağlıksızlık üzerinden ele almak çok sık karşılaştığımız durum, modern düşünce bedeni bir makine olarak tahayyül edip, onu bir nesne gibi ele aldığı için kişinin hislerini "anormal" bir kategoriye taşıyabiliyor. Ayrıca modern perspektifin zaman anlayışı da pişmanlık duygusu üzerine düşünüldüğünde sorunlu bir yan içeriyor çünkü zamanı ileriye dönük olarak tahayyül ettiğimizde, geçmişi bir yerde bırakmak, yönümüzü geleceğe dönmek gibi bir bakış ortaya çıkıyor. Pişmanlık daha çok geçmişe yönelen bir duygu olduğu için, zamanı ileriye doğru iyiye giden bir şey olarak kavrayan bakış, pişman olmaktansa gelecekte aynı hatayı yapmamayı veya daha iyisini yapmayı öneriyor.

Pişmanlık sıradan gözlemciye zihinsel bir karmaşanın semptomu ya da faydadan çok zararı olan gereksiz bir yük gibi görünür. Şöyle dendiğini hepimiz duymuşuzdur: 'Pişman olmak asla değiştirilemeyecek olan bir geçmişe takılıp kalmaktır. Bizi pişmanlığa sürükleyen davranışımızın tüm nedenlerini dikkate aldığımızda görürüz ki olmuş olan -kadercilerin hep dediği gibi- zaten nasıl olması gerekiyorsa öyle olmak zorundaydı'. Geçmiş o anda yaşanıp kalsaydı belki buna katılabilir, pişmanlığı yük olarak görebilirdik. Ancak ne bireysel edimlerimize ne de kolektif edimlere dair yaşanan geçmişte kalmıyor çünkü zaman denen şey belli anlara bölünen ve yaşananı sadece yaşandığı anda bırakan bir şey değil, yaşananlar zamanın tüm anlarıyla birlikte bedenimizde bir bütün olarak devam ediyor. Düşünüre göre, yaşamımızın zamansal akışını kavramamız, pişmanlığı gereksiz, insanın varlığını boşa yoran, hastalıklı ve manasız bir çaba olarak görmemize engel olacaktır çünkü: "Eğer bir kişi olarak varoluşumuz doğal olayların tabi olduğu nesnel zamana adeta geçmişten geleceğe bir nehir gibi tabi olsaydı, bu tarz bir argümanın sağlam gerekçelere dayandığı söylenebilirdi, zira bu nehrin, 'birazdan' akacak olan kısmı geriye dönüp de 'henüz akmış' kısmına herhangi bir etki ya da müdahalede bulunamaz. Sevgiyle Kalın. Esenlikte Yaşayın. Mustafa Mızrak / Gazeteci / Yazar