Çocuk yaşlardan yetişkinliğe kadar süreçte omurga sağlığını dikkate almak büyük önem taşıyor. Omurganın ana yapısını kemik- iskelet hareket kabiliyeti kazandıran eklemler ve güç üreten kaslar oluşturuyor. Omurganın sağlıklı yapısı çocukluk ve genç erişkinlik döneminde oluşuyor. Kalıtsal bir hastalık olmadığı sürece omurganın sağlıklı yapısında beslenme ve hareketlilik önemli rol oynuyor.
Genç Yaşta Önlem Alınmalı
Memorial Antalya Hastanesi’nden Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, "Kadınların genç yaşlarda omurga sağlığına dikkat etmeleri, ileriki yaşlarda ağrısız ve sağlıklı bir omurga için önemlidir" dedi.
Kadınlarda erkeklere oranla omurga rahatsızlıkları çok daha sık gözlemleniyor. Zengin beslenme ve yeterli d vitamini alımıyla ileriki yaşlarda görülebilecek rahatsızlıklar için önlem alınabilir.
Bu konuda bilgi veren Memorial Antalya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, "Kadınların genç yaşlarda omurga sağlığına dikkat etmeleri, ileriki yaşlarda ağrısız ve sağlıklı bir omurga için önemlidir. Kız çocuklarında, erkek çocuklarından farklı olarak 9. ve 10. yaşlardan sonra hormonların etkisiyle kemikler uzamaya, kemik kitlesi artmaya ve kaslar kalınlaşmaya başlar. Bu hızlı büyüme dönemi ortalama 14-15 yaşına kadar devam eder ve bu süreçte eklem ve kemik ağrıları görülebilir. Özellikle geceleri ortaya çıkan sırt ve uzun kemik ağrıları nedeniyle kimi zaman ilaç kullanılması gerekebilir. Hızlı boy uzaması, duruş ve oturuş bozukluklarına ve bazen kalıcı şekil bozukluklarına neden olabilir. Düzenli yapılan spor, bu süreçte omurga sağlığını koruyucu rol oynar" dedi.
Hareketsizlik Tehlikeli
Gün içinde ekran süresinin artmasıyla birlikte günlük hareket oranının azalmasına da vurgu yapan Uzm. Dr. Güçlü, "20’li yaşlarla birlikte birçok birey çalışma hayatına atılıyor ve uzun saatler masa başında vakit geçiriyor. Günün yaklaşık 8 saatini bu şekilde geçiren kadınlarda, zamanla hareketsizliğe bağlı boyun ve sırt ağrıları ortaya çıkıyor. Bunun çözümü ise sık sık kısa molalar vermek, masa başı egzersizleri yapmak, haftada en az 3-4 gün ortalama bir saat yürüyüş ya da yüzme gibi sporlar yapmaktır. Bu aktivitelerin düzenli ve uzun vadeli olması, omurga sağlığı üzerinde olumlu etki sağlar" diye konuştu.
Kadınların bir kısmı ilk hamilelik dönemlerini 20’li yaşlarda yaşadıkları varsayıldığında Uzm. Dr. Güçlü, özellikle gebeliğin son üç ayında bel ve sırt ağrılarının arttığını belirtti. Güçlü, "Bu dönem, annenin tüm vücut sınırlarının zorlandığı ve metabolizmasının, hormonal ve ruhsal dengesinin tamamen değiştiği bir dönemdir. Bu süreçte annenin iç huzuru, düzenli fiziksel aktiviteler ve doğuma hazırlık açısından son derece önemlidir. Günlük bir saatlik yürüyüş, yüzme veya spor salonunda uygun egzersiz programları fayda sağlayacaktır" şeklinde konuştu. Uzm. Dr. Güçlü, ayrıca yoğun çalışma hayatı olan annelerde ise emzirme ve bebek bakımı nedeniyle oluşan genel yorgunluk, uykusuzluk ve omurga ağrılarının daha sık görüldüğünü vurguladı.
Beslenme Ve Alışkanlıklara Dikkat
30’lu yaşlarda metabolizmanın biraz daha yavaşladığı gözlemlenebilirken hayat tarzı durağanlı ve olumsuz beslenme alışkınlıkları kilo artışına sebep olabileğini vurgulayan Uzm. Dr. Güçlü, şu değerlendirmeyi yaptı: "Kilo artışı ile birlikte eklemler, omurga ve kaslarda zorlanmalar yaşanabilir. Bu da çabuk yorulma ve kronik ağrılara yol açabilir. Ayrıca, hareketsizlik veya aşırı zorlanmış, yorgun bir vücut ve stres bel ve boyun fıtıklarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Altı aydan uzun süren, aralıklı gelen ve bacaklara veya kollara vuran ağrılar, omurgada fıtığın habercisi olabilir. Bu tür durumların tespiti muayene ve gerekli ileri tetkiklerle yapılmalıdır” diye konuştu.
Hormonal değişimler, hastalıklar, kilo ve genetik etkenlerle birlikte omurgada ve diğer eklemlerde dejeneratif süreçlerin ortaya çıktığını belirten Uzm. Dr. Güçlü, şunları söyledi: "Kilo kaynaklı sorunlar, omurgada daralma, fıtık ve dizlerde dejeneratif hastalıklar olarak kendini gösterebilir. Hormonal değişimle birlikte yıllık kemik yoğunluğu ölçümü ve gerektiğinde ilaç tedavisi uygulanması, ileri yaşlar için koruyucu rol oynar. 50 yaş ve sonrası, vücudumuza önceki yıllarda ne kadar iyi baktığımızın karşılığını alacağımız dönemdir. Bu süreçte kişinin geçmişteki yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, gebelik sayısı, kilo ve varsa sistemik hastalıkları belirleyici olur. Kemik erimesi ve dejeneratif hastalıklar bu yaşlarda daha belirginleşir. Bedensel ve zihinsel olarak kendine zaman ayıran, dengeli ve doğal beslenmeye özen gösteren, ideal kilosunu koruyan, aktif bir yaşam süren ve sigaradan uzak duran bireyler, sağlıklı bir vücuda sahip olmanın avantajını uzun yıllar sürdürebilir" diyen Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü omurga sağlığının önemini vurguladı.