Kentler, doğal tehlikelere maruz kalmış alanlar olmanın yanı sıra; aşırı yapılaşmanın yarattığı problemlerin, altyapı eksiklikleri ve yoğun nüfus ile birlikte yaşanan planlama ve yönetim açıklıklarının ortaya çıktığı riskli alanlar olabilmektedir. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde nüfus ve yapılaşmanın dinamik etkisi; kentlerdeki fiziksel, sosyal ve ekonomik yapıyı afet risklerine karşı daha korunmasız hale getirmektedir. Bu nedenle son zamanlarda afet ve planlama literatüründe 'Dirençlilik' kavramı üzerinde durulmaktadır. Afete dayanıklı şehirler afet sonrası koşullara hızlı bir şekilde adapte olma ve toplumların korunması için uygun bir kentsel ortam yaratma kabiliyetine sahip olmalıdır. Bu uygun ortamın yaratılmasında ve sürdürülebilirliğinde açık ve yeşil alanlar önem kazanmaktadır. Erişilebilirliğin yüksek olduğu yerlerde, kent içerisinde herhangi bir fonksiyona sahip olmayan tanımsız alanlar yerine açık ve yeşil alan sisteminin kurulması, kent bütününe yayılması ve her komşuluk birimine açık ve yeşil alanların belirli bir oranda dağılımı yapılarak mahalle planlama sisteminin tasarlanması gerekmektedir. Bu planlar ile geliştirilen yol ağları, çok yönlü olarak olası afet sonrası tahliye yollarına dönüştürülebilir olmalıdır. Olası afet sonrası çok sayıda insanın erişimi için ana arterlerin geliştirilmesi yerine sokak ölçeğinde de ulaşım kanalları düşünülmeli, sokak bağlantılarının geliştirilmesi ve komşuluk birimlerinin küçültülmesi gerekmektedir. Kıvrımlı ve zor algılanabilen karmaşık yol planlarından kaçınılmalı, açık ve yeşil mekanlara doğrudan ulaşabilen yeni ulaşım planlarının geliştirilmesi ayrıca, çok eğimli alanlara yerleşimin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.