Dostoyevski der ki: ''Eğer ertelediğin şey mutluluğun ise kaybedeceğin şey, koca bir hayat olur."
O sebeple insan; sevmeli, affetmeli, özür dilemeli ve her şeyi ile hayatı kabul edip yaşamalı.
Hayatı çok ciddiye alıyoruz.
Ölüm yokmuş gibi dert ediyoruz her şeyi.
Oysa her nefis ölümü tadacaktır.
İnsan doğarken ağlayarak gözlerini açıyor dünyaya, ölürken de arkasından gözyaşı döktürüyor ne garip.
Bu fani dünya; derler ya 3 günlük dünya..
Evet 3 günlük dünya, bugün varız yarın yokuz.
Vademiz dolunca sırayla hepimiz ahirete göç edip gideceğiz.
Hayatı; dolu dolu, sağlıklı, mutlu, huzurlu, güzel yaşamak varken; herşeyi dert etmek, kötülük düşünmek niye?
Hayat çok kısa, son zamanlarda yaşadıklarımız tanık olduklarımız bir anda işte,bu kadar kısa belki de; çünkü yaşam çok hızlı akar oldu.
Hiçbir şeyin tadı tuzu kalmadı..
Eski dostluklar, sevgiler, komşuluklar, birlik beraberlik, dayanışma..
Artık bunların hiçbirini doğru dürüst göremez olduk...
Hayat hızlı akıyor ya hani, biz unutan insanoğlu, bunları gerçekten unutuyoruz artık.
İnsan demek unutan demek değil miydi?
Ölüm saliseliktir..değil bir gün sonra ne olacağı bir saniye, bir salise sonrası ne olacağı bilinmiyor.
Malesef ölümün ne vakit geleceği belli değil.
Bu nedenle,kalpler kırılmamalı, çıksa dünyada bu evrenin bize hizmet edebileceğini mutluluğun bizim elimizde olduğunu alınan nefesin ne kadar kıymetli olduğunu her gün hatırlamalıyız, hayatın kısa olduğunu farkına varıp kıymet bilinmeli, hiç birşeyi ertelememeli, sevdiklerine zaman ayırmalı.. çünkü hayat gerçekten kısa...
Malesef ani ölümler..
Hayat dediğimiz ne kadar boş.
Hepimiz 2 metre toprağın altına gideceğiz..
Topraktan geldik, toprağa gideceğiz işte...
Toprak aldığını geri vermiyor malesef..