Ramazan Ayı denilince aklımıza gelenlerden biri, gece yarısı sokaklarda yankılanan davul sesi. Eskiden mahalle kültürü güçlüydü, davulcular hem sahura kaldıran bir figür hem de toplumsal bir ritüelin parçasıydı. Manileriyle kapı kapı dolaşır, çocuklar arkasından koşar, büyükler bahşişini hazırlardı. Ama şimdi? Bu gelenek bazılarımız için nostaljik bir sıcaklık taşırken, bazıları için ise sürpriz bir gece misafiri gibi karşılanıyor.
Eski zamanlarda insanlar sahura davulla kalkıyordu çünkü başka çare yoktu. Bir eve beş alarm kurmak; telefon, akıllı saat, dijital asistan veya sahura kaldırma özelliği olan mobil uygulamalar birer hayaldi. Şimdi ise teknoloji devrinde yaşıyoruz ve birçok kişinin gündemi, "davulla uyanmasam da olurdu" noktasında. 2025 yılında "Çok şükür davulcu geldi, sahura kalkabildik" diyen kaç kişi kaldı fikri biraz düşündürücü olabiliyor.
İşin ironik tarafı şu: Metaverse'de toplantıya girmek için alarm kuran bir nesil, "davulla uyandırılmamalıyım" diyerek isyan ediyor.
Peki, çözüm ne? Gelenek tamamen mi kaybolmalı, yoksa modernize mi edilmeli?
Bazı yerlerde davulcular artık sadece belirli sokaklarda çalıyor, bazı şehirlerde ise "Sessiz Ramazan" opsiyonu gündemde. "Davul yerine bildirim gelsin" önerileri konuşuluyor ama tabii ki, mahalle kültürüne düşkün olanlar tarafından bu da pek sıcak karşılanmıyor. Öyle ya, WhatsApp mesajı mı verir o eski manilerin tadını?
Her gelenek, zamana uyum sağlayabildiği sürece ayakta kalır. Yoksa nostaljik bir hatıraya dönüşür. Kim bilir belki de Ramazan davulcuları için de bir güncelleme vakti gelmiştir. Daha az ses, daha fazla seçenek, belki de dijital bir versiyon? Yakında, sanal dünyada avatar davulcular sokak sokak gezecek ve hepimiz VR gözlüklerle davul sesiyle uyandırılma deneyimi mi yaşayacağız?
Günün sonunda mesele, davul sesinin duyulup duyulmaması değil; Ramazan'ın getirdiği paylaşım, dayanışma ve birlikte olma ruhunun korunması. Davul çalsa da çalmasa da o ruhu kaybetmeyelim yeter.