Aslında sizlere sonraki yıllarda Başbakan olan ama daha sonra öldürülen! Nihat Erim'in 1946 yılında CHP kurultayındaki yaptığı konuşmasında; "Türkiye'yi Küçük Amerika yapacağız, söyleminin nerelere uzandığını ya da Atatürk'ün devrimleri yaparken cumhuriyeti ilanında hep yanında olan çalışma arkadaşlarından sonrasında yani Adnan Menderes hükümeti sürecinde Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar'ın 1957 yılında "Türkiye'yi küçük Amerika yapacağız, her mahallede bir milyoner yaratacağız" söyleminin şimdilerde kültür emperyalizmi ile bütünleşik toplumun ne hale geldiğini yazacaktım; hatta 1947 yılında Amerika'nın Köy enstitülerinin kapatılması şartıyla! Marshall yardımı verilmesi konusunu ve direkt eğitim sistemine o yıllarda emperyalist mantalite ile müdahalesini yazacaktım. Ama mübarek ramazan ayında TV iftar programında izlediğim ve izlerken notlar aldığım, hani şu zırhlı araca binen, pek çok kurumdan/ bakanlıktan fazla bütçesi olan Diyanet işlerinin başkanının konuşmasına takıldım. Şöyle diyordu sayın başkan: "Ülkemizde 55 milyar dolar ZEKAT potansiyeli var, ancak zekat için kişiler tarafından yılda verilen miktarın 1 milyar dolar olduğunu" açıkladı, ifade etti. Hani rahmetli Erbakan'ın herkes zekatını verse ülkemizde aç/biçare insan kalmaz demesi gibi. Sonra rahmetlinin servetinden bahisle tonlarca altın olarak miras kaldığı haberleri çıktı. Dostlar; düşünebiliyor musunuz, ülkemizdeki zenginlerin yılda vermesi gereken zekat miktarı 55 milyar dolar O ki bu tespiti yapan Diyanet işleri başkanı. Ama dağıtılan miktar sadece 1 milyar dolar. Elbette depremde zarar gören canlarımıza zekatların verilmesi elzemdir, elbette yaraları sarmak adına bu mübarek ayda bunların yapılması, devamlılığı, sürmesi önemlidir ve kıymetlidir öyle de olması gerekir. Diyanet işleri başkanının zekatlarınızı depremzedelere verin demesi yerindedir. Ama servetlerinin, kazançlarının bir kısmını bile fakir fukaraya öksüz ve yetime mağdura vermek istemeyen, dinen farz olan zekata, fitreye gerçek manada uymayan ama Müslümanım diye ortalarda dolaşan attıkları zaman mangalda kül bırakmayan, gereğini yapmayan milyonlarca insan. Geçtiğimiz gün TİP başkanı Erdal Baş açıklamıştı; ülkemizdeki 13 milyarderin serveti 44 milyon yurttaşın gelirine eşit. Daha önceki yazılarımda yazmıştım, hatırlıyorum. Dünya'da da bu böyle. 10 ya da 20 zengin kişinin/kurumun serveti Afrika'daki milyonlarca insanın açlığını bitirecek ve ölmesine engel olacak miktarlarda. Tuhaf bir yeryüzü olduğunu yine köşemde kaç kez yazdım. Ama bu kadar adaletten yoksun bir yeryüzü inanın on yıllardır kafa patlatıyorum; 2 kitap yazdım ama çözmek, anlamak çok zor. Kabil Habil'i neden öldürdü? 1. Dünya Savaşında milyonlarca insan neden öldü? Hitler gibi bir paranoyak 50 milyon kişinin öldüğü ikinci dünya savaşının fitilini neden ateşledi? 2023 yılındayız yani bilgi çağında. O halde neden kanser vakaları çoğaldı, pandeminin bir organize iş olduğu neden ifade ediliyor,8 milyar nüfuslu bir dünya da 1 milyar insanın aç olduğu bir yeryüzünde yılda 2,5 trilyon dolar silah endüstrisine neden para harcanır? Neden Japonya, Şili, ABD /Şikago vb. gibi ülkeler depremi "kader" olmaktan çıkarmış, örneğin Budist Japonya yaşı 37 olan binaları son kullanım tarihi deyip yıkıyor,ABD Şikago deprem riski olmamasına rağmen depreme dayanıklı binalar yapıyor. Keza Şili de öyle 8.5 büyüklüğünde deprem oluyor ama çok az insan ölüyor. Gelelim konumuzun en başına: Sahi dostlar; bazı zengin arkadaşlar dini akide ve vecibeleri bütününde vermesi gereken zekatı neden hakkıyla vermez/ler. Oysa o manevi iklim gerçek anlamda yaşansa, paylaşımlar hakkıyla yapılsa elbette rehavete ve israfa izin vermeden bunlar yapılsa ülkem çok daha mutlu, umutlu mesut ve bahtiyar olacak. Bunu bilmelerine karşın, neden bu arkadaşlar bireysel zenginliğin, kibrini ve egosunu yaşıyorlar. Hem camilerde, mezarlıklarda, cenaze namazlarında her canlı ölümü tadacaktır demiyor mu? Ben açıkçası Diyanet işleri başkanının ramazanın ilk günü açıkladığı rakama takıldım, 55 milyar dolar zekat potansiyeli var ama tahminlerimize göre yılda sadece 1 milyar dolar zekat dağıtılıyor. Demekte sayın fetva veren başkanımız. Ama biz din kardeşiyiz. Hepimiz elhamdülillah müslümanız, bu manada Müslümanlığın eregini yerine getirmekle mükellefiz. Hırs, tamah, nefs, ego, gıybet, gibi bizlere insan olmayı unutturan kötülükler; zekatını tam anlamı ile vermeyen sevgili Müslüman kardeşlerimizle birleşince işte böyle adaletsiz, umarsız, duyarsız bir toplumsal yapı ortaya çıkıyor, çıkmakta. Gazeteci refleksi ile ben özellikle gençleri izliyorum, dolmuşta, sokakta, mekanlarda onları gözlemliyorum sizde öyle yapın dostlar örneğin bilgi deposu cep telefonu ile neler yapıyorlar? O vakit ne dediğimi daha iyi anlayacaksınız. Gerçekten varsil insanlar ülkemde zekatlarını neden gerektiği kadar vermezler, yeryüzündeki milyarderler neden insanların çocukların açlıktan öldüğünü bildikleri halde hiçbir şey yapmazlar ki? Bakalım bu manevi, kutsal ayda yöneticilerden başka neleri, hangi fetvaları duyacağız...