Mersin'in en birincil sorunu nedir diye bana sorsanız;
Aidiyet duygusu, Mersinlilik bilincinin gelişmemesi derim.
Nedenini, niçinini anlatırım, ama eğri oturup, doğru konuşalım dostlar.
Tarsus, Gülnar, Anamur, Erdemli ve Silifkeli kardeşlerimize sorun ben Mersinliyim demez. Demiyor.
Dolayısı ile nerelisin diye sorulduğunda değişik başka başka şehirlerden bir şekilde kentimize Adıyaman, Muş, Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Malatya vb. illerden gelen kardeşlerimiz ben ekmeğimi kazandığım şehri çok seviyorum Mersinliyim demez, demiyor. Öyle ki örnekleri çok, kazandığı paranın bir kısmını doğduğu ya da hala atalarının yaşadığı yerde yatırıma dönüştürüyor.
Bu manada bizleri yönetenlerin aidiyet duygusunun gelişmesi için elbette çok şey yapması, yapılması gerekirdi, ama göçler kenti Mersin bunu ıskaladı.
Elbette doğrudur, diğer şehirlerde köyden şehre göç ettiler, ekonomik şartlar, akrabam, eşim, dostum orada gideyim mantalitesi ya da daha çok para kazanırım ümidiyle.
Ama kentimizde bulunan ve iki bin rakamını aşan dernek sayısının hemen hemen yarısı hemşehri derneği olan başka bir şehir var mı bilmiyorum.
Ama başka şehirleri de takip ediyorum sanırım yoktur. Üstüne üstlük yetkililerce 400 bin civarında Suriyelinin yaşadığının söylendiği, demografik yapımızın bozulduğu ifade edilen bir süreçte.
Yıllar önce bir ekonomist hocamız saha araştırması yapmış bunun sebebini açıklamıştı, insanlara ankette soruyordu sanırım Antalya idi, kentli olma bilincini nasıl kazandınız diye.
İşimi ve aşımı ben burada kazanıyorum onun için ben Antalyalıyım demişti.
Gözlemim o ki; diğer şehirler ile kıyaslandığında limanı turizm destinasyonu ve 321 kilometre sahil şeridi 85 ticari tarımsal ürünü olmasına rağmen on yıllardır işsizlikte ve fakirlikte başa güreşen Mersin de aidiyet duygusu gelişmiyor.
Zira Mersinimizin Gaziantep, Şanlıurfa, Kayseri, Eskişehir, Malatya gibi işini ve aşını kazanan sayısı onlar kadar değil.
Doğrudur, plansız göç, serbest bölge olacak, pasaport ile kente girilecek söylemi,300 gün güneş gören Mersin'i emekliler şehri haline dönüştürdü, onlar için bulunmaz kaftan haline geldi, cazibe merkezi olarak nitelendirildi.
Ama baktığımız vakit yaşadığımız hemen hemen bütün sorunların odağında Mersinlilik bilincinin gelişmemesi var.
Onun için Kent lobisi güçlü değil. Onun için cazibe kenti Mersin'in tanıtım vakfı yok.
Onun için seçimlerde dernek seçimleri dahil hemşehrilik ön planda.
Onun için yerel de belediye başkanları dilediklerini gibi 5 yıl dolmadan asfalt döktüğü yeri bir daha kazıyor, yap boz tahtasına döndürüp, tüm yollarla oynuyor, trafiği keşmekeş hale getiriyor, onun için bu kentte çok katlı otopark sayısı bir elin parmakları kadar bile değil. Onun için yıllar yıllar bitmesi gereken Çukurova Bölgesel Havalimanı bitmiyor, onun için benden misin, iyi demokratım diyen yöneticilerin bizleri yönettiği kentte yerel demokrasi gelişmiyor, onun için kent merkezinin her bölgesinde, hizmet vermek adına hizmet binası kiralıyor bizleri yönetenler.
Onun için limonun yüzde yetmişini üreten nadide kentte bir limonata ve türevleri fabrikası hala yok
Onun için 550 ören yeri olan marka kentimize gelen yabancı turist sayısı yüz bin bile değil.
Onun için Pozcu ailesi gibi aileler İstanbul'da yaşıyor. Onun için Gaziantep'te Fıstık Müzesi var, ama bizde tıpkı Eskişehir gibi bir Bellek müzesi ya da limonun hikayesini anlatan bir Limon Müzesi yok.
Yapılması gereken ne o zaman derseniz, yazılarıma arşivlere bakıldığı zaman görülecektir yıllardır söylediğim yazdığım şeyler var. Eski Mersin evlerini önemsiyorum, Mersin'i keşfedecek gezileri, nitelikli festivalleri önemsiyorum, Mersin'i tarihini anlatacak toplantıları önemsiyorum, liyakat ve iş, aş hep bunları yazdım, çizdim söyledim. Şöyle bir araştırın dostlar, kenti estetik anlamda yöneten bürokrasisine genel veya yerel bir bakın çoğu Mersinli değil.
Elbette üniversitelerin ve Kent konseylerinin yapacağı çok şey var bütün bunlar yapıldığı ve 5 yılda bir asfalt yenilemeyi marifet gibi kamuoyu ile paylaşılmadığı zaman Mersin çok daha mühim, kıymetli, önemsenen dikkate alınan cazibe merkezi bir kent olur.