Kentsel alanlar ile kırsal alanlar arasında iklim farklılıklarının olduğu bilinen ve kabul edilen bir gerçektir. Kentleşme sürecinde ortaya çıkan planlı ve plansız birçok gelişme kentsel iklimi etkilemekte ve Oke'nin de (1981) belirttiği gibi normal günlerde gece sıcaklıklarında 12 dereceye varan sıcaklık farklılıkları yaratmaktadır. Kentsel ısı adası oluşumu olarak ifade edilen bu durum kentsel yaşam kalitesini etkileyen ve kentlerin yaşanabilirliklerini belirleyen en önemli hususlardan biri olmaktadır. Kentsel alanlarda ortaya çıkan açık-kapalı alan dengesi, sert yüzeyler, yapılı çevrenin biçimlenişi, kaplama malzemeleri, sokak geometrisi ve kent formu gibi tasarım elemanları, kentsel ısı adası oluşumu, yağmur suyunun tutulması, taşkın kontrolü, değişken rüzgar alanları, yüzey sıcaklık farklılıkları ve kirlilik bölgeleri gibi birtakım olumsuzlukları ortaya çıkarabilmektedir (Balık ve Yüksel, 2014). Ülkemiz kentlerinde de son yıllarda artışını gözlemleyebildiğimiz bu olumsuzluklar planlama sürecinde birtakım değişikliklere gidilmesi gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Mevcut planlama pratiğinde iklim konularına yaklaşım ve ele alış oldukça problemli bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Plan kararları üzerinde iklim verilerinin çok az bir etkiye sahip olduğunu ve iklim konuları ile planlama arasında etkileşim bulunmadığını kolaylıkla gözlemleyebilmekteyiz. Oysa iklim ve planlama ilişkisi iki bin yıl öncesine dayanan bir ilişkidir ve ilk örneklerini Romalı mimar ve mühendis Vitruvius'un kitaplarında vermektedir (Eliasson, 2000).