Bilen bilir; naçizane yazın insanı olmayı, sorgulamayı, yapılanları gözlemlemeyi, irdelemeyi eleştirmeyi, özel hayatın gizliliği esasına riayet ederek, hakaret etmeden kamu adına sorular sormayı, bendeniz bir yaşam biçimi olarak seçtim dostlar. Bu mana da 31 yıldır köşe yazıyor, 29 yıldır TV'lerde program yapıyorum; bu nadide kentte pek çok ustamın geçmiş tarihlerde hangi kısıtlamalarla ne zorluklar ne mücadeleler verdiğini, Baha Akıner kardeşim ile hazırladığımız, YouTube kanalıyla sizlerle paylaştığımız "Mersin Basınının Duayenleri" projemizde daha iyi öğreniyorum, öğreniyoruz. Kent ve insanımız adına yürütülen fikri takibin ne kadar kıymetli olduğunu, gazeteci refleksi bütünselliğinde bir kez daha somut ve net olarak algılıyoruz. Şimdilerde yazılı, işitsel, görsel, İnternet gazeteciliği ile kamu adına görev yapan bizler yerel demokrasinin gelişmesi adına görev ifa etmeye devam ediyoruz. Kendi adıma şunu belirtmeliyim ki; Sokrates'in dediği gibi "Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez." ilkesi her daim prensibim oldu. Yeri geldiği vakit yaşadıklarımızı, kent siyasetinde, kent ekonomisinde kurum ve kuruluşlarda neler neler oldu biz de anlatıyoruz, yine anlatırız. Yerel demokrasi, demokrasi kültürü bizim gibi matbaanın 300 yıl sonra geldiği ülkelerde zor elbette ama imkansız değil; ataerkil, feodal yapılanma, dogmatizm, yalnızlaşma ile birlikte çekirdek ailenin önemini yitirmesi, bütün bunlara Mersin özelinde bakarsak kozmopolit etkileşim, kutuplaşma ve aidiyet duygusunun gelişememesi özellikle Vahşi Kapitalizmin boyunduruğunda bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler biçimiyle sorgulanmayan bir bakış açısı ön plana geçmiş durumda.. Ama el hak; biz yaşam biçimimizi yani kamu adına sorular sorma anlayışımızı fikri takip konumumuzu değiştiremeyiz, kent kültürü, yetimin hakkı talebi, aidiyet, zenginleşme potansiyelimizi, haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır, felsefesinden hareketle elimiz kalem tuttuğu, ağzımız laf yaptığı sürece gazeteci refleksi ile çalışmaya devam edeceğiz. Düşünüyorum da; elbette sebepleri belli onu defalarca yazdım, ama bugün Eskişehir'de "Sakarya" adında bir günlük gazete 5 bin evet yanlış okumadınız beş bin adet satıyor. Hem de insanlar gazeteyi bayiden para vererek gidip alıyorlar, keza "Bursa Olay" gazetesi gibi. Mersin'de de kamu adına manşetler atılıyor, fikri takip elbette oluyor, yapılıyor. Ama trajı günlük 5 bin olan bir gazete olduğunda Mersin'deki yerel idareciler, yöneticiler ya da diğer kuruluşlar o vakit nasıl da "yerel demokrasinin" gelişmesine, daha çok ne yapabilirim diye düşünüp nasıl da katkıda bulunurlar! Kim bilir? Elbette bir önceki yazımda yazdım; Büyükşehir Belediyesi Meclisi, ilçe belediye meclislerinin canlı olarak halk ile buluşması, takip edilmesi anlamlı; ama söz uçar, yazı kalır, felsefesini tarihsel bellek adına kentimizde uygulamak çok daha farklı ve manidar. Dere yatağına yapılan binalar, konum ve proje olarak uygun olmadığı iddia edilen 37 katlı bina ile ilgili atılan manşetler, mütemadiyen uyuşturucu yakalanan bir kent olmamız, MTSO başkanı ile ilintili gündeme gelen iddialar, Azakhan ve bir sit alanı olan İngiliz Yağ Fabrikasının, Eski Çankaya ilkokulu binasının çürümeye yüz tutması, kentteki kulis haberlerinin önemi, Belediye meclislerinde olan bitenler, bütün bunlar bayide günlük 5 bin adet satan bir yerel gazete olan şehirde tepkiler, duyarlılık, sorgulama elbette çok daha farklı olurdu. Doğrudur; iletişim araçları gelişti, sosyal medya doğru kullanılırsa kıymetli, ama ille de yazılı basın. Zira çabuk unutan, az okuyan, bir toplum olarak sorgulama ve kentimizde kent hafızası, arşivleme, yetkililerin harekete geçmesi kültürüne itici güç olacaktır yazılı basının attığı fikri takipte bulunduğu manşetler. Bu gelecekte hayatımızı işgal edecek dijital gazete için de geçerli. Demem o ki; kolay para kazanma, kendi yakınını, etrafını zengin etme, umarsız, egolu tavırlar bitecek, kentin geleceğini düşünen, aidiyet duygusunu geliştiren bir kent olmamız anlamında günde "5 bin" tiraj ile sizlere ulaşan gazeteler olduğumuz zaman; Mersin tam da hep hayal ettiğimiz, benim/ bizim istediğimiz gibi yaşanabilir bir kent olacak.