Küreselleşme ile birlikte sınırları kalkan dünyada şehirlerarası rekabet daha da önem kazanmıştır. Bu rekabet ortamında kentler, diğer kentlerden farklılıklarını ortaya koyarak daha fazla turisti, yatırımcıyı, sanayiciyi ve öğrenciyi kendisine çekmek ve içinde yaşayan insanlar için daha iyi yaşanılan bir yer olabilmek için diğer şehirlerle büyük bir yarış içerisine girmişlerdir. Bu nedenle şehirler küresel platformda rekabet güçlerini arttırmak için farklı ve kuvvetli yanlarını ortaya koyarak kendilerine değer katacak bir imaj oluşturma çabası içerisinde, markalaşma çalışmalarına yönelmeye başlamıştır. Kent markalaşması bir amaca yönelik olarak bir kent ile ilgili tüm bilgilerin sembolik bir biçimde şekillendirmesidir. Bu kavram kentin rekabet gücü, mekansal kalitesi, tarihi, yaşam bicimi ve kültürünü açıklayan bir araçtır ve son yıllarda gerek akademisyenlerden gerekse de kent yönetimlerinde ilgi görmektedir. Kent, bir ürün olarak hem somut hem de soyut bileşenlere sahiptir ve bu bileşenler hedef kitleler tarafından olumlu ya da olumsuz olarak algılanabilir. Dolayısıyla kent markalaşması ürün veya hizmet pazarlamasına nazaran daha karmaşıktır. Zira, kent markalaşması, kent plancıları, pazarlamacılar, mimarlar ve turizmcileri içine alan çok disiplinli bir alandır. Bu durum her disiplinin kendi paradigmaları çerçevesinde konuya yaklaşmasına yol açmakta ve kent markalaşmasının, günümüzde bütüncül, prensipleri belli, teorileri olan bir alan olamamak açısından eleştirilmesine temel oluşturmaktadır.